Futbolda “Dünya Kupası” bütün hızıyla sürüyor ve ben 70 yıllık ömrümde bu kadar duyarsız, bu kadar umursamadan ve tam bir boş vermişlik içinde futbolun en üst organizasyonuna uzaktan bakıyorum. Katar acaba dünya futboluna ne katar diye sürekli düşünüyorum. Böyle büyük spor organizasyonların yapılacağı ülkeyle ilgili önemli ölçüt olarak o ülkenin spora olan ilgisi, ülke halkının sporla ilişkisi önemsenirdi. Ancak bu kez ölçüt değişmişe benziyor. Dünya futbolunun ileri gelenleri organizasyonu düzenleyecek ülkenin parasını önemseyince sonuç böyle oluyor, her ülkede ligler tatile giriyor ve Katar’da Dünya Kupası futbol maçları oynanıyor. Bizler her ne kadar Katar’ın sahtekarlığı üzerine yoğunlaşsak da Batı’nın Katar’ın ev sahipliğine giden yolun taşlarını döşediğini de akıldan çıkarmayalım. Para deyince akan suların durduğu, o çok önemsediğimiz “Batı Uygarlığının” çirkin yüzünü anımsayalım. Para için anasını bile satacağını bilelim. Bu gidişin sonu hakkındaki düşüncelerimi “yakında parayı bastıranın kupayı alacağı” şeklinde özetleyebilirim. Lig maçları ve Şampiyonlar Ligi gibi yarışmalar TV’lerden canlı yayınlanmaya başlayınca işin içine o güne dek görülmemiş boyutta paralar girmeye başlamış adına da “endüstriyel futbol” demiştik. Şimdi de kupanın Katar’da yapılması için türlü çeşitli oyunlar, Arap sermayesi ve de rüşvet devreye girince bu kez adı “finansal futbol”a evrilmiş oldu, hayırlı olsun…
Kupa boyunca seyre değer bulduğum tek şey İran futbol takımı ve tribünlerdeki muhalif İran seyircisi oldu. Bir genç kadın üzerinde “Mahsa Amini” yazılı forma giymiş, forma numarası 22, çünkü katledildiğinde o yaştaydı. “Kadın, Yaşam, Özgürlük” yazılı tişörtler giyiliyor ya da flamalar sallanıyor. İnsan maç kaybedince sevinir mi? İran halkı bayram ediyor mollaların takımı yenildi diye. Milli takım futbolcuları mollaların marşı diye milli marşlarını söylemiyor protesto ediyorlar, seyirciler gözleri yaşlı onları izliyor. İran’daki yönetimi, milletin temsilcisi değil, düşmanı olarak görüyorlar. Bir halk düşünün ki milli takımlarını mevcut iktidarla eş tutuyor ve takımlarının yenilgisini iktidarın yenilgisi olarak görüp seviniyorlar. Bu yenilgiler elbet unutulur ama bu onurlu direniş asla unutulmaz. İnsan olmanın onurunu yaşamak için İranlı olmaya gerek kalmıyor, insanlıktan nasibini almak yeterli. Erdemli olmak bireysel bir çabanın ve eylemin sonucu değildir, bireyler başkalarıyla ortak kavramsal bir dünyayı paylaşıp başkalarının yaşamlarına anlam katabildiklerinde ancak erdemli hareket etmiş oluyorlar…