Yukarıdaki “anlamlı” betimleme bana ait değil! Benim yorumum tek sözcükten oluşan sorgulama eki;
-Öyle midir acaba?
Kim tarafından kullanıldığına gelince, gazetemizin dünkü haberlerinden birine göre, Tepebaşı Belediye Başkanımız sayın Ahmet Ataç tarafından.
Açıkçası bu “en iyi siyaset” tanımlaması, genel olarak iktidardaki siyasetçiler tarafından, çeşitli kalıplar içinde sıkça kullanılır. O kalıplardan biri örneğin;
-Bizim işimiz siyaset değil hizmettir!..
İyi güzel de hizmet nerede, siyaset bu kalıbın ne ölçüde içinde? Bizdeki anlayış ve uygulayış şudur;
-Önce siyaseten, olabilirmiş, kendileri becerebilecekmiş gibi vaatlerde bulunmak, sonrasında işi hamasetle siyasete dökmek.
Şu kadar yol, bu kadar köprü, milyonlarca “yoksul” vatandaşa milyarlar tutarında sosyal yardım ve diğerleri.
Özellikle de şu son 20 yıldır, böyle bir siyasi anlayış yönetiyor bizi… Vatandaş da “sorgulamaya” çalışıyor;
-Mademki bu hizmetler yapılıyor ve görece kalkınıyoruz, nerede kaldı kalkınmadan bana düşen refah payı?
İşte o soruların yanıtı yok ama illaki olumlu-olumsuz bir karşılığı vardır seçmen nezdinde.
Ahmet Ataç haklı ve…
Gelelim “en iyi siyaset ve hizmet” meselesine. Ki bu konuda Başkan Ataç’ın değerlendirmesini önemsediğimi ve bunun karşılığını alan bir siyasetçi olduğunu bilenlerdenim.
Kendisi 1999 seçimlerinden bu yana, beş yıllık bir dönem dışında Tepebaşı ilçemizin belediye başkanıdır ve ilçenin gelişmesi adına çok önemli katkılarda bulunmuştur. Bu noktada bir dönem Eskişehir basınında hayli ses getiren haftalık Midas gazetesinde bir haberin başlığını hatırlarım;
-Eskişehir’in batı yüzü Tepebaşı!..
Çocukluğum ve ilk gençliğimin geçtiği Tepebaşı Mahallesi, yıllar sonra bir ilçeye adını verecektir. Porsuğun kuzeyinde kalan eski mahallelerle birlikte oluşturulan ilçemizin bugünkü haline baktığımda, gelişme sürecini izlememe rağmen;
-Tanıyamıyorum Tepebaşını!..
Hem kent olarak gelişimini, hem de sosyal anlamda değişimini anlamakta güçlük çekiyorum açıkçası. Bu da Başkan Ataç’ın “Belediyecilik anlayışının” bir sonucudur kuşkusuz.
Her ne kadar genel/geçer siyaset ve siyasetçi anlayışına uygun olmasa da;
-En iyi siyasetin yolu en iyi hizmetten geçtiğidir!..
Bunun en iyi örneklerinden biri de Ahmet Ataç’tır…
____________________
Toprak sempozyumundaki son eserin adı ne olmalıdır?
Bir rastlantı, Gazetemizdeki bir başka haberin başlığı da yine Tepebaşı Belediyesinin, kültür ve sanat etkinliklerinden “Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu” ile ilgili.
Bu yıl 16.ncısı düzenlenen sempozyuma yerli ve yabancı çok sayıda sanatçı katıldı. Belediye tarafından oluşturulan çalışma atölyelerinde eserler yaratan sanatçılar bunları şehrin çeşitli yerlerinde açılan stantlarda sergilediler. Bu yılki sempozyumun bir özelliği de Cumhuriyetimizin 100. Yılına denk gelmesiydi.
Bu anlamlı yılda, düzenleyici Tepebaşı yönetiminin ve sanatçıların katkıları sonucu bir “anıt eser” yapılması kararlaştırıldı. Sonuçta, katılımcı 25 katılımcı ve 28 asistanın katkılarıyla bir eser ortaya çıktı.
Sempozyumun kapanışta hazır bulunmuştum. Orada Başkan Ahmet Ataç ve emeği geçen sanatçılardan birinin slaytlarından üzerinden verdiği bilgiler heyecan vericiydi. Ve pişmiş topraktan şekillendirilen bu eser Tepebaşı Belediyesi hizmet binasının bir yerinde konulacak, orada Eskişehirlilerin ilgisine sunulacaktı.
Nitekim öyle oldu. Ancak bu anıt esere bir de isim gerekiyordu. Belediye bunun için belirlediği dört isimi halkın oyuna sunmayı kararlaştırdı. Beğeni ve tercih oylaması sosyal medyadan katılımcıların tercihleriyle belirlenecekti. Katılım süreci bugün sona ermekte.
O isimleri inceleyip anlamlandırdım. Benim tercihim;
-Sonsuz Cumhuriyet!..
Evet “İLELEBET”, yaşayacak ve yaşatılacak CUMHURİYET!