Yaşarken kazandığımız deneyimler hepimize öğretmiş olmalı: Sözel anlatıma dayalı malumatlar  kulağa erişinceye kadar içerik değiştirir; anlam kaymaları olur; başlangıçta söze yüklenen değer çok farklı anlamlar çağrıştıran yerlere gidebilir.
    Bursa’nın Orhangazi İlçesi için yaptığımız, iki yılı çok aşan bir zamana dayanan saha çalışması kanıtladı ki, çapraz  sorgulaması  yapılmamış malumatlar, gerçeğe hiç de uygun düşmeyen yargılara ulaşarak, doğru adına yanlışı sahiplenmemize neden olabiliyor.
    Bir “gerçekliğin” izini sürmeye karar verdiğimizde üç bağlamı istesek de bir kenara bırakamayız: Birincisi, uluslararası ölçekte gelişen ve eğilim haline gelen oluşumların yarattığı fırsat ve  tehlikeler hakkında  “farkındalık düzeyimiz”dir. İkincisi, ülkemizi ilgilendiren jeo-stratejik, jeo-ekonomik ve  jeopolitik gelişmelerin “olası etkilerini” mutlaka dikkate almak gerekir. Üçüncüsü de  üzerinde düşündüğümüz üretim alanlarının  gelişmelerden ne yönde etkilendiklerini gözlemleyecek kadar alanın “yapısal ve ekonomik özelliklerini” kavramış olmak.

Kimler için yazıyorum?
İçinden geçtiğim yaşam süreci ne “ayakları boşlukta idealizmin peşinde olmama” izin verir; ne de bana kimse “iş olsun” diye yazı yazdırabilir. 
Bütün dünyada gazete okuyucu sayısının çok düştüğünü izleyenlerden biriyim. O halde, çok sınırlı yerlere erişeceğini  bile bile  Eskişehir’in geleceğine ilişkin düşündüklerimi neden  yazıyorum?
        Yazdıklarımı, öncelikle , “anlam katmanın” temelini farklı düşünceleri izlemek olduğunu düşünen ve gereklerini yerine getirenler için yazıyorum. Genç ya ileri yaşta, toplumsal sorumluluk duygularını koruyan, meraklarını diri tutan az sayıda okuyucunun olduğunu,  aldığım yazılı ya da sözlü tepkilerden biliyorum. Aldığım mektuplardan bir kitap yazmak için de hazırlıklarımı sürdürüyorum. İkincisi, toplumsal konuları izlemek için görevlendirmiş, bunun için maaş alan sorumluları hedefliyorum. Hedeflediğim bu ikinci kitlenin önüne ne kadar farklı düşünce koyar, ne denli geniş bir bağlam alanı yaratırsak, algılama gücü olanların hayatın öz gerçeğine yakın durmak isteyenlerin işini kolaylaştırırız. Üçüncü, yaşadığımız zamanın ruhunu anlamak isteyen uzman düzeyinde insanlarımız var; onların bir ortak akıl  gücü yaratabilmeleri için hepimizin destek olmasının hayati önemini bildiğim için yazmakta ısrar ediyorum.
    Tanımlamaya çalıştığımız  bakış açısını rehber edindiğimizde   Eskişehir’in  geleceğini planlamayla ilgili düşüncelerimizi  tartışmaya açmamız gerektiğine ilişkin düşüncelerimiz güç kazanıyor.

Envanter yoksa veri de yok

Anlatmak istediğim şey çok net: Çağımızın en büyük enerji ve güç kaynağı veri…
    Sağlıklı bir envanteriniz yoksa, sağlıklı veri üretemeyiz.
    Sağlıklı verimiz yoksa net bilgiye erişemeyiz; doğru düşüncenin en etkili aracı olan “tutarlı bir kuram” oluşturamayız. Deney yapacağımız ve deneyim kazanacağımız “tutarlı model” kurgulayamaz; “uygun metotları” devreye sokamayız. Çok sık okuyucuyla paylaştığımız gibi, “kaliteli kalkınmayı sağlamanın gerek şartı olan  net bilgi, etkin koordinasyon ve odaklanma” alanlarında pusulasız kalır; oradan oraya savruluruz.
    Eskişehir’de bir “yerel lider çıkmalı”, önce “kırsal alan dinamik envanteri” için potansiyelleri harekete geçirmeli.
    Yerel medyamız, yereldeki kamu bürokrasisi başta olmak üzere, seçilmiş yerel yönetim yetkilileri ve toplum adına söz söyleyen sivil toplum örgütleri, hatta bizler gibi bireysel olarak kitlere düşüncelerini  paylaşanlara sormalıyız : Eskişehir’de  kırsal  kesim  dinamik envanterini  yapmak  için ne eksiğimiz var?
    Eskişehir’de   valimiz, kaymakamlarımız, belediyelerimiz, üniversitelerimiz, yüksek okullarımız, sivil toplum örgütlerimiz ve birikimi olan diğer kişi, kuruluş ve kurumlarımız şu soruyu kendine  yöneltmeli: Dinamik bir envanterle  veri üretmez, veriye erişimi sağlamaz, net bilgiye dayalı koordinasyon gerçekleştirmeyi hedeflemez, öncelikleri belirleyerek tutarlı  planlarla sorunların üzerine gitmezsek nasıl gelişmiş toplum alacağız?
    Önce şu elimizin menzilindeki en değerli varlığımız olan “toprakları” nasıl değerlendirdiğimizin yanıtını veremezsek, başka alanlarda söyleyeceklerimiz  “kendimizi avutma ” tuzaklarına düşmez mi?
    Eskişehir’de  kırsal kesim   envanteri için  liderlik üstlenecek bir babayiğit ortaya çıkamaz mı?