Sonolay’ın kapanma kararı bize ulaşır ulaşmaz, ilk işim Belediye Başkanı Selami Vardar’a gitmek oldu. Çalışma arkadaşlarımızdan bazılarının belediyede istihdam edilmesi konusunda ne yapılabileceğini sordum. Metin Yalçın’ı çağırdı; durumu özetledi ve ne yapılması mümkünse yapılmasını istedi.
Öğleden sonra Mümtaz Zeytinoğlu ile bir özel toplantı yaptıklarını öğrendim. Mümtaz Zeytinoğlu da gazetenin sürdürülmesinden yana düşünce belirtmiş. Çin’e yapacağı biraz uzun bir seyahatten dönünce görüşme kararı vermişler.
Ertesi gün Mümtaz Zeytinoğlu bir araç gönderdi; işyerinde yanına gittim. Bir yerel gazetenin kentin kalkınmasında önemi, değeri ve anlamı üzerine düşündüklerini paylaştı. Bizim gazeteciliği benimsediğimizi, iyi bir örnek ortaya koyduğumuzu belirttikten sonra, “ Ben Çin’e gidiyorum. Herhangi bir maddi sorunun varsa arkadaşlarıma tembihledim” dedi.
Aynı gün öğleden sonra Selami Vardar’ın odasında üçümüz bir değerlendirme yaptık. Gazete Bursa’da basıldığı için Basın İlan Kurumu olanaklarından yararlanamıyordu. Basın İlan Kurumu desteklerinden yararlanmak için belli ölçülere uyarak bir yıl yayın yapmak gerekiyordu.
Üçlü toplantıda Mümtaz Bey, “ İstanbul’ a ya da başka yere ben Çin’ den dönünceye kadar söz verme. İş alternatifi kolay. Bu arada maddi sorunun varsa, daha önce de söyledim arkadaşlarım gerekeni yapacaklar” dedi. Selami Vardar da “ O kısmını bana bırakın. Sorun iş bulma ve geçim sorunu değil. Biz gazetenin sürdürülmesine odaklanalım. Ben ETİ, HERİŞ ve diğer kuruluşlarımızla da görüşeceğim.” dedi: Sonra da, gazetenin isim hakkı, bir yıllık ücret, bir yıllık kağıt, baskı makinası ve kurulması, kira ve değer giderleri içeren bir fizibilite yapılmasını istedi.
Berkan Kılıç’la görüşme
Web Ofset’de idari işleri yöneten Kemal Kınacı’ nın yardımcısı Berkan Kılıç’a “Bayburt Valisi” diye takılırdım. Aradım, gazeteyi sürdürmek istediğimi, “isim hakkı” büyük bir bedel değilse Sonolay olarak sürdürmenin benim açımdan doğru olacağını belirttim.
Berkan Kılıç birkaç saat sonra dönüş yaptı; isim hakkı için 250 bin lira değer biçildiğini söyledi.
Bir yerel gazete için elverişli ikinci el baskı makinaları, bir yıllık kağıt stoku, çalışanlara ödenecek ücret miktarı, fotoğraf makineleri, film ve diğer malzeme gereksinimlerine ilişkin kaba bir fizibiliteyi hazırladım; rapor haline getirerek Selami Vardar’a ilettim.
Günler çabuk geçti; Mümtaz Bey Çin’den döndü. Yılmaz Çakır, “Çin’le ilgili bir şey sormuyoruz, anlatmak için can atıyor…” dedi. Benim de sormamı tembihledi. Yanına gittiğimizde Metin Erözlü ve tanımadığım biriyle sohbet ediyorlardı; hararetli “Çin gözlemleri” anlatıyordu. Söyleşi alabildiğine koyulaşmıştı bile.
Çin’le ilgili anlatımlar bitti; ertesi gün Selami Vardar’la gazete konusunu değerlendireceklerini bildirdi. Kılıçoğlu binasındaki Eskişehir Sanayi Odası’nın mütevazi yerinden Ticaret Odası Başkanı Mehmet Özbek’e uğradım. Gazete ve bizim gazetecilik anlayışımızla ilgili çok güzel sözler söyledi.
Necati Doğru’nun telefonu
Necati Doğru aradı, Necati Zincirkıran ve Berkan Kılıç’ın haberi olduğunu, İstanbul’ da Anadolu haberlerinden sorumlu masaya atanacağımı belirtti. Aynı gün Selami Vardar’a uğradığımda, daha önce belirttiği iş insanlarıyla görüştüğünü, Mümtaz Zeytinoğlu’nun babasından saklı parayla bir eve sahip olduğunu, o evi tahsis edeceğini, diğerlerinin de ücretler, kağıt ve film giderlerini karşılayacağını anlattı.
Her zaman ve her konuda olduğu gibi son kararı vermeden önce İstanbul’a gidip Osman Nuri Torun ile bir değerlendirme yapmak istedim.
İstanbul’da önce gazeteye uğradım. Necati Doğru, Berkan Kılıç, Can Aksın ve Necati Zincirkıran çok sıcak karşıladılar. Necati Zincirkıran, beni yüreklendirici sözler söyledi. Daha sonra ne zaman karşılaşsak sıcak dostluğu ve yüreklendirici sözlerini esirgemedi. Doğrusu yaptığımız çalışmaları böylesine yakından izlemiş olabileceklerini düşünmemiştim; ayrıntı bilgisi bendi saygı uyandırmıştı.
Akşam Osman Nuri Torun’un Bebek yokuşundaki evinde durum değerlendirmesi yaptık. Son sözü şu oldu: “ Selami Beyi ne kadar sevdiğimi, Mümtaz Bey’i ne denli takdir ettiğimi yakından biliyorsun. Çıkaracağın gazetenin sermayesini onlar verir de, sen de bağımsız gazetecilik yapmak istersen iş yaşamının yapısı gereği çatışma kaçınılmaz hale gelir. Tercihi kendin yapmalısın. Çok iyi düşün, iş bulma konusunda fazla kaygılı olma!”
Eskişehir’e dönerken konuyu enine boyuna düşündüm; elimdeki deftere notlar döştüm. Ertesi gün Selami Vardar, Mümtaz Zeytinoğlu ve arkadaşlarının katıldıkları toplantıda yaptığımız değerlendirmeyi paylaştım, Eskişehir’den gitmeyeceğimi, ESO’ da görev alarak bu kente hizmet edeceğimi; gazete çıkarma konusunu ise ilkeleri çiğnememek, dostlukları tehlikeye sokmamak için benimsemediğimi anlattım.
Mümtaz Ziytinoğlu, Selami Vardar ve daha sonra Firuz Kantlı gerekçeli ve ilkeli duruşumu çok içten ve benim için anlamlı olan sözlerle desteklediler.
ESO’da işe başladım. Bir yıl kadar çalıştığım ESO’ da kalıcı deneyim ve birikimler edindim.
Haftaya: Salça ve Demir-Çelik raporu, ESO Bülteni çalışmaları