“Bir çürümenin ortasında utancımıza tutunmuş iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyoruz” diyor, Şükrü Erbaş.
…
Geride kalmış; hükmünü yitirmiş/yitirmemiş her şey geçmişte kalmıştır.
Gelecek ise henüz yaşanmamış ve gerçekleşmesi beklenen zaman dilimidir. Kişinin ilerideki yaşantısını ve istikbalini şekillendiren, yeni nesillere ışık tutan her türlü bilgi ve tecrübe, geleceğin şekillenmesinde rol oynar.
…
Kimi toplumlar, yaşanan iyi veya kötü olaylardan ders çıkarırken, kimileride tekrarlanan her türlü olayı, yaşanması gereken tesadüflere bağlayarak, hayatın normal ritminin merkezinin bu olduğuna inanıyor.
Tarih sayfalarında birçok ülkenin; parlak ve ihtişamlı dönemleri olduğu gibi, acı ve kederin kol gezdiği, hatırlanması dahi tüyler ürperten örnekleri de maalesef çoktur.
…
Birkaç gün önce Bolu Kartalkaya Kayak merkezinde 12 katlı bir otelde çıkan yangında 78 kişi hayatını kaybetti.
İlk etapta kısmen tespit edilen ve yangına neden olan sebeplere baktığımızda, her yıl meydana gelen yüzlerce yangından hiçbir ders alınmadığı görüldü.
İhmaller zincirinin akıllara durgunluk veren hatalarla dolu olduğu apaçık ortada.
12 Katlı otelde, yangın sırasında şartellerin indirilmesi nedeniyle, otelin güvenlik sisteminin devre dışı kaldığı, yağmurlama sisteminin çalışmadığı, yangın söndürme tüplerinin yetersiz kaldığı, binanın üst ve dış cephe kaplamasının ahşap oluşu, yangın merdivenine ulaşma zorluğu, yükseklik, kaçış merdivenindeki halıların tutuşması ve üst katları kaplayan dumanın yayılmasıyla vs. mahsur kalan çoğu çocuk onlarca canın yitirilmesine neden oldu.
…
Devamında birbirini suçlayan siyasiler, sorumluluk almayan kurumlar, karma karışık yönetmelikler, denetimdeki aksaklıklar ve belirsizlikler sürüp giderken, sonraki yangına kadar bu çürümenin ve utancın gölgesinde, iyi şeyler düşünerek yaşamaya çalışıyor oluşumuz, bir başka vahamet değil midir?
Yüz yılda meydana gelen, yüz binlerce olayda hiç mi ders alınmadı?
Bu güne kadar kaç ev, otel, fabrika, iş yeri yandı, hiç mi ders alınmadı?
Elini taşın altına koyacak, bir yönetici, bir işveren, bir siyasi yok mu?
Bu iş nasıl düzelecek, bu olaylar nasıl önlenecek, merak eden yok mu?
Geleceği güven vermeyen bir ülkenin geçmişe saplanıp kalması, zaten buna benzer olaylar hep oluyor diyerek kör kuyuya atlaması evla mı?
Birbirini suçlayan politikacılar, istedikleri kadar günah keçisi arasın düzelir mi düzelmez.
Sadece geçmişe saplanır kalır öylece.
Peki çözüm nedir?
Özetle birkaç öneri bizden; aklın ve bilimin öncülüğünde, insana ve doğaya saygı duyan, topluma adaletli, ahlaklı, eğitimli, barışçıl, mutlu ve güvenli bir gelecek sağlayan yöneticilere ihtiyaç var.
Aksi taktirde köklerinden uzaklaşmış, geçmişle geleceğe köprü kuramamış, sırtındaki yükü ağırlaşmış, tecrübe edinmemiş, ders almamış, geleceğini unutup sadece geçmişine sığınan bir toplumda, bir ülkede kim yaşamak ister ki?
Bilen varsa bize de söylesin…