Kültür teorileri uzmanı Terry Eagleton’a göre kültür kelimesi başlıca dört kavramı anlatıyor. Bunların ilki sanatsal ve düşünsel eserler toplamı, ikincisi ruhsal ve zihinsel gelişim süreci, üçüncüsü insan yaşamına yön veren değerler, gelenek ve görenekler pratiği, sonuncusu da yaşam tarzına gönderme yapması. Kültürel görelilik ilkesine atıf yapan, özellikle de post modern düşünceler, genellikle son ikisini ele alıp zamansal ve toplumsal koşulları göz önünde bulundurarak hiçbir kültür diğerinden daha üstün değildir sonucuna varıyorlar. Bu hareketin özünde; “kendi kültürünüzle kibirlenmek yanlıştır, hiçbir kültür aşağılanamaz ve her kültürün kendi zaman ve koşullarında kabullenilmesi gerekir” şeklindeki haklı düşünce yatıyor. Tarih boyunca düşünürler de kültürler hakkında yargıya varmanın yanlışlığına dikkati çekmişlerdir. Nesnel hakikatlerin olmadığı kişiye ve toplumlara göre değişebileceği vurgulanmıştır. Buradan kültürlerin doğrusu ve yanlışı olmaz, toplumlara göre değişiklik gösterir sonucu çıkıyor. Buna da “kültürel görelilik” deniyor ve kültürel zenginlik olarak ele alınıp insanlığın rengi olarak adlandırılıyor. Ancak “evrensel doğrucular” ve “aydınlanmacı gelenek” buna karşı çıkıp, evrensel değerler ve hakikatler olduğunu söylüyorlar…
İnsanlık tarihi boyunca toplumlar ölülerine zamansal ve kültürel davranış biçimlerine göre değişen farklı muameleler göstermiştir. Mesela Hindistan’ın Varanasi şehrinde 14. Yüzyıldan beri yaşayan Aghoriler insanın en büyük korkusunun kendi ölümleri olduğuna inanıp bunu aydınlanmanın önünden bir engel olarak gördüklerinden ölümle yüzleşmenin yolunu ölülerini yemek olarak görüyorlarmış. Arapların İslam’dan önce kız çocuklarını gömdükleri bilinen bir gerçek. Zina yapan kadın ve erkeğin “recmedilmesi” yani taşlanarak öldürülmesine de kabul edilebilecek bir kültürel görelilik ilkesi çerçevesinde yaklaşmak pek olası değil gibi gözüküyor. Bir zamanlar Persler içinde erkekler arası ilişkiler normal karşılanırken, Romalılarda hiç hoş görülmezmiş. Yine Mısırlılarda seçkin erkeklerin kız kardeşiyle evlenmesi olağan sayılırken, Yunanlılarda bu kabul edilemez bir hataymış. Bu sayılan kötü örnekler artık azalsa da halen sürdüğü yöreler de ne yazık ki var. Zaman içinde insanlığın doğru ve yanlışı ayırt etme konusunda aydınlandığı görülüyor. Eğer bize sapkınlık olarak gözüken tüm bu davranış biçimleri “kültürel görelilik” olarak algılanıp kabul görseydi insanlığın ilerlemesi pek mümkün olamazdı. “Kültürel görelilik” bir yana, zaman içinde kültürlerin doğruyu ve yanlışı ayırt etme yeteneği kazanması ayrı bir yana, diye düşünüyorum…