Güncel ekonomi dışında en çok konuştuğumuz konuların başında eğitim sistemindeki sorunlar geliyor.
Velilerin çoğu ders saati olarak artan din ağırlıklı eğitimden şikayetçi fakat ne yapacağını bilemiyor.
Bu bağlamda devlet okullarındaki dinci eğitimden memnun olmayıp çocuklarını özel okula gönderme gücü olmayan ailelerin kaygıları her geçen gün artıyor. 
ÇEDES ve benzeri dini oluşumlarla yapılan protokoller kapsamında okullarda öğrencilerin kabe maketi etrafında şeytan taşlamaları, tabut başında ağıt yakmaları, camilerde temizlik yapmalarına ilişkin haberler toplumun önemli bir kesimini huzursuz etmeye devam ediyor.
Ne yazık ki öğrencilerin camide, imamların okulda olduğu bir tablo ile karşı karşıyayız.
Çağdaş, laik ve bilimsel ekseninden koparılan eğitim sistemi bu haliyle gelecek nesiller için büyük bir tehdit oluşturuyor.
Gelinen noktada eğitim sistemindeki sorunların çözülmesi beklenirken Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” kafaların daha fazla karışmasına neden oldu.
Eleştirel aklı ve yaratıcılığı engelleyen, dini referans alan ve neredeyse tüm okulları imam hatipleştirmeyi hedefleyen ‘müfredat değişikliğine’ ilişkin tepkiler artarak devam ediyor.
Maarif modeli aslında çocuklara ve gençlere iktidarın ‘dindar ve kindar nesil yetiştirme’ anlayışı çerçevesinde “ideolojik aşılama” yapmayı amaçlıyor.
İddialı bir tanımlama olduğunun farkındayım elbette ama tanıtılan modeli ‘iktidar partisinin beyannamesi’ olarak okumak mümkün. 
Konuyla ilgili duyarlı çevrelerin kapsamlı değerlendirmelerine göre ‘medreseci’ anlayışla hazırlanan müfredat Tanzimat döneminin bile gerisinde. 

Sadeleştirme bahanesiyle,
Atatürk ilke ve devrimleri
Laiklik
Bilim 
Özetle aydınlanma öğretim programlarından çıkarılmış.
Evrim kuramı yok.
Darwin, Newton, Einstein gibi bilim insanları ve bilim teorileri de yok.

Yarattığı derin sorunlar nedeniyle laik eğitime darbe vuran bahsettiğimiz ÇEDES ve Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin hedeflerinin aynı olduğu görülüyor.
Önerilen programla tarikat ve cemaatlerin Milli Eğitim Bakanlığı’nın paydaşı olarak eğitim sisteminin içine tamamen yerleşeceğini tahmin etmek güç değil.
Akılcılığın ve muhakemenin yerine 
“Kalp gözü ile görme”
“Kalple karar alma” kavramları öne çıkarılıyor.
Kalbe sürekli vurgu yapılarak aklı, bilimi temsil eden ‘beyin’ ihmal ediliyor.
Yeni müfredata göre aklıselim, kalbiselim, zevkiselim sahibi nesillerin yetiştirilmesi hedefleniyor.
‘Değerlerin değişmezliği’ vurgusu ise ana tema olarak korunuyor.
Özetle çocuklarımızın kalıplaşmış, itaat eden, düşünmeyen bireyler olması isteniyor.

‘Laiklik ve bilim düşmanı’ bir eğitim modeli ile karşı karşıyayız.
Tüm bu olumsuz tabloya karşın ülkemizin çağdaş geleceği olan çocuklarımıza karşı olan sorumluluklarımızı anımsatmak gerekli.
“Maarif Modeli ve Müfredat değişikliği” kabul edilemez.
Başta veliler olmak üzere, Eğitim Sendikaları, Sivil Toplum Kuruluşları ve duyarlı toplum kesimleri büyük bir dayanışma sergileyerek eğitim sisteminin çağın gerisinde kalmasına izin vermemekte kararlılar.
Türkiye’yi Afganistan rotasına taşımak isteyenlere duyurulur.