Lozan Antlaşması’nın 101. Yıldönümünü büyük bir gururla kutladık. 
Lozan Anlaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin kayıtsız şartsız egemenliğinin taraf devletler tarafından kabul edildiği modern tarihin en önemli hukuki belgelerinden biri olarak kabul edilir. 
Kurtuluş Savaşı mücadelesinin haklılığını ve meşruluğunu tüm dünyaya gösteren siyasi ve ekonomik bağımsızlığımızın teminatı olan Lozan Barış Antlaşması hiç kuşku yok ki sıradan bir anlaşma değil.

Böylesine önemli bir tarihsel dönüm noktasının yıldönümünün ülkeyi yönetenlerin gündeminde yer almaması gerçekten de çok ilginç.
“Lozan’ın kazanımlarını değersizleştirmeye çalışan” bazı çevrelerin çabaları karşısında üzülmemek elde değil.
Atatürk, İnönü ve Cumhuriyet düşmanlığı sistematik bir şekilde sürdürülüyor.
Çok zor koşulları aşarak Kurtuluş savaşı ile büyük bir zafer kazanan ‘Türk halkının duyguları örselenmek’ isteniyor.
Tam bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığı yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.
Gelinen noktada “Lozan’ın gizli protokolleri” safsatası bazı çevrelerde ne yazık ki hala karşılık bulabiliyor.
Oysaki Sevr’in amacı Osmanlı İmparatorluğunun tasfiyesi, Türk milletinin siyasi varlığının sona erdirilmesiydi.
Hatırlatmakta fayda var, Sevr Antlaşması büyük önder Atatürk’ün sayesinde ‘tarihin kara sayfalarına’ gömüldü. 

“Lozan’da hak kayıpları oldu” 
“Lozan hezimeti”
“Lozan’a bizi razı ettiler”
Yorumlarını yapanlar, Sevr Antlaşması ile Türk topraklarının işgal güçleri tarafından paylaşıldığını gösteren ‘utanç haritasını’ gözlerinin önüne getiriyorlar mı, sormak gerekli.
Doğu Trakya
Boğazlar Bölgesi
İzmir
Adalar
Kıbrıs
Doğu Anadolu
Güney Doğu Anadolu işgal altında.
Özetle Anadolu topraklarının çok önemli bir bölümünüm emperyalist devletler tarafından işgalini meşrulaştıran Sevr’i anlamayanlara tekrar tekrar anımsatmak gerekli. 
Mondros Mütarekesiyle fiilen sona eren Osmanlı İmparatorluğunun toprakları işgallere açık hale geldi sürecin devamında Sevr anlaşması ile Türk topraklarının paylaşımı öngörüldü.

Diğer yandan Lozan Antlaşması’nın müzakere süreci kendi başına üzerinde durulması gereken diplomatik bir zaferdir.
İsmet İnönü ve Türk delegasyonu haklı olmanın verdiği inanç, sabır ve güçle günlerce direnerek masadan başarıyla kalkmıştır.
Bu noktada “O anlaşmada masaya oturanlar masanın hakkını ver(e)mediler” diyen anlayışın sahiplerine sormak gerekli.
İstanbul’dan kaçan Padişah Vahdettin mücadelenin hakkını verdi de Sevr’i yırtıp atan İsmet İnönü mü masanın hakkını veremedi? 
Böylesine önemli bir anlaşmayı itilaf devletlerine kabul ettirme başarısını gösteren İsmet İnönü’ye her fırsatta hakaret edenler ne yazık ki ‘yeni bir resmi tarih yazımı’ peşindeler. 
Ülkeyi İngiliz zırhlısıyla terk eden Padişah Vahdettin’e deyim yerindeyse her fırsatta ‘güzelleme’ yapanlar kamu vicdanını yaralamaya devam ediyor. 
Lozan Antlaşması ve Lozan’ın kahramanı İsmet İnönü ‘itibarsızlaştırılmaya’ çalışılıyor.

Söylenecek çok söz var elbette ama tarihi gerçeklerin ışığında,
Lozan’ı anlamak için önce Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’nı bilmek gerekir.