Steven J.M. Jones’in “Yanlış ideolojinin kültürümüze nüfuz edişi” başlıklı yazısını Globalresearch’ten Turquie Diplomatique Aralık 2013 dilimize aktarmıştı. Yazının giriş paragrafı “medyanın görevini” tanımlıyordu:
“ Görev tanımı gereği, bizi çevreleyen dünya ve kendimiz hakkında bize bir şeyler söyleme ve demokratik bir toplumun fertleri olarak bilgilendirilmiş kararlar almamızı sağlama görevi medyanındır. Şimdiyse, gerçek duruma bakalım: Medya insanlığın kendisi içinde buluverdiği bağlantısız bir durumun aynası halini aldı. Haberler, güncel gelişmeler ve hatta diziler ve izlediğimiz reality Showlar, bize yeniden farklı şekillerde yansıtılan ‘ kutupsallık dini’ni –materyalizm, kin, nefret, cinayet idolleştirme ve ayrılık – tetikleniyor. Neredeyse tüm televizyon programları tıpkı bir uyuşturucu gibi bağımlılık yaratıyor. Oturma odalarımızın çoğu, zaman merkezindeki medya telkinlerinden kaynaklanan bu tek boyutlu ‘vaazlar’ günlük yaşantımızdaki birçok olumsuz davranış özelliğini besliyor.”
İnsanlık tarihinde hiç görmediğimiz, duymadığımız, tahmin bile edemediğimiz büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Anlatım yerini bulursa, yaşam örgütlenmemizin en küçük ayrıntılarında bile “çözülme ve yeniden örülme sürecinin” hızı hepimizi şaşkına döndürdü.
Benim şaşkınlıklarımdan biri de, kariyerimde önemli bir yeri olan, “yerel gazetelerin işlevleri ve gelecekleri” konusunda.
Yereli ıskalamak
İddialı bir öneri, ülkemizin içinden geçtiği süreçten kopuk bir fikir olduğunu düşünenler olacaktır; ama yerel medyanın işlevleri ve geleceğinin güven altına alınmasına ilişkin sorunların yaygın biçimde tartışılması öncelikli sorunlarımızdan biri olduğunu güçlü bir biçimde düşünenlerdenilm. Tartışma da atanmış ve seçilmiş yerel yöneticiler, iş dünyası sivil inisiyatifleri, üniversiteler, diğer sivil toplum örgütleri, özellikle de yerel medya mesleki örgütleri tarafından “kapsayıcı” bir anlayışla yapılmalıdır.
Düşüncelerimiz benim öznel kaygılarımdan kaynaklanmıyor. Ülkemizin yüz akı olan insanlarımızdan biri de Dr.Özge Öner’dir. Cambridge Üniversitesi Sidney Sussaex Koloji’nde öğretim görevlisi. OKSİJEN gazetesinde düşüncelerini kapsamlı yazılarla paylaşıyor. OKSİJEN’in 15-21 Mart günlerini kapsayan 168’inci sayısında “Mevzu ekonomi, ahmak! mı?” başlıklı yazından bir saptamasını ödünç alalım:
“ Gözden kaçan daha kuvvetli bir olgu olduğunu düşünüyorum. Yereli ıskalamak! Benim iddiam odur ki Türkiye makroekonomi fetişi olan bir ülkedir. Türkiye’de ekonomi dendiğinde hemen akla enflasyon, faiz oranları ve kurlardaki yükseliş gibi makro değişkenler gelir,” saptamasını yaptıktan sonra, “mutlak ve göreceli yoksulluk” odağından bakarak seçimlerdeki olası davranış biçimlerini analiz ediyordu. Etkili bir kalkınma, nitelikli bir ekonomik gelişmenin çekirdeği olan yereli ıskalamak istemiyorsak, yerel medyanın yapısını, işlevini, yarattığı kültürü ve kültürün çoğaltılma biçimini ciddiyetle ele almalıyız.
Ortak aklın konumlandırması
Bu yazının merkez düşüncesi bağlamında “yereli ıskalamak” etkili bir kalkınmanın tuzağı ise, yereldeki sorunlarını izini süren, gerçek anlamda sorunları kavrayan ve kamuoyuna yansıtan bir “yerel medya oluşumunu” tartışmayan bir kentin atanmış ve seçilmiş yöneticileri, üniversitelerini yönetenler, iş dünyası sorumlu örgütlerinin yöneticileri ve aklınıza gelebilecek hepimizin sorumluluğumuzu yerine getirmediği düşüncesidir.
Türkiye’nin yeni yüzyılını ıskalamamak istiyorsak “yerel medyanın konumunu” sorgulayarak netleştirmemiz gerekir.
Bu bir çağrıdır. Bu çağrının her noktası tartışılabilir; tartışılmalıdır da… Tartışma entelektüel zenginliğimizi artırır; kulakları sağır eden sessizliğimiz de geleceği inşa etme konusunda ihanetimizi büyütür. Yerel medya önemli sorunlarımızdan biridir ve çok önemlidir. Ne dersiniz? Haksız mıyım?