Hafta sonunda Türkiye’nin her yerinden üniversite eğitimi için kentimize gelen ve ÇYDD’ye burs başvurusunda bulunan 200’ün üzerinde gençle konuştuk.
Baştan söyleyeyim yıllardır bu görüşmeleri yapıyoruz ancak bu yıl karşılaştığımız tablo gerçekten de çok daha yakıcıydı.
“Derin yoksulluk” ifadesini de aşan bir şekilde insanlar iktidarın temsilcilerinin söylemlerinin aksine çok ciddi bir biçimde ‘açlıkla’ mücadele ediyor.
Hiçbir geliri olmadığı için öncelikle karın doyurma mücadelesi veren ailelerin çocuklarını üniversitede nasıl okutabileceğini sormak bile anlamsız.
Hayatın akışına aykırı denilebilecek imkansızlıkları içeren yaşamlara tanıklık ediyoruz.
Ailesinin hiçbir geliri olmayan bir öğrenciye “Senin okumana katkı vermelerini bir yana koyalım bu koşullarda ailen nasıl yaşıyor” diye sorduğumda çok üzgün bir şekilde ‘aç yaşıyorlar’ cevabını aldım.
Anne baba geliri çok düşük seviyede olan ancak anneanne, babaanne ya da dede desteğiyle tıp, diş hekimliği, mimarlık gibi ek masrafları olan bölümlerde bir öğrenci nasıl okuyabilir?
Devletten 850 TL burs alıp 400 TL’sini yurda ödeyip ailesine para göndermeye çalışan, pet şişe suya para veremediği için su bile alamayan gencin çaresizliğini anlatmak mümkün değil.
Parası olmadığı için hafta sonu yurttan dışarı çıkamayan çok sayıda öğrenci var.
Soğuk bir ilden geldiği halde kıyafeti olmayan “Bursu kazanırsam mont alabileceğim” diye not yazan bir gencin yaşadığı zorluğu tahmin edebiliyor musunuz?
Babası 14 yıldır cezaevinde olan annesi ve 4 kardeşiyle yaşam mücadelesi veren bir genç kızın yurt depozitosunu ödeyemediği için bir aile yanına sığınarak yaşamak zorunda kalmasını kabul etmek mümkün mü?

Geçen yıl ‘öğle yemeği bursu’ aldığı için bu yıl bir öğle yemeğini bile öğrencisine çok gören üniversite yönetimlerine ne demeli?
Diğer yandan öğrenciler üniversite içindeki ring seferleri ücretsiz yapılmadığı için kampüs içindeki ulaşıma para ödemek zorunda kalıyorlar.
Öğrenci başına devletten katkı alan üniversite yönetimleri o kaynakları öğrencilere niçin kullanmıyor, temel ihtiyaçları görmezden geliyor anlamak mümkün değil.
Öğrenci yurtları kentin çok dışında ve okuluyla yurdu kentin tam tersi yönlerinde olduğu için günde 30 TL ulaşım harcaması yapmak zorunda kalan öğrenciler var.
Uzakta bulunan yurtlara toplu taşıma araçları yeterli sıklıkta olmadığı için öğrenciler sabah ilk saatlerdeki derslere çoğunlukla geç kalıyorlar.

Ekonomik zorlukların bir parçası olan ‘barınma sorunu’ da çok önemli ve üzerinde durmaya değer. 
Gençlik ve Spor Bakanlığı, barınma sorunu ile ilgili geçen yıl yaşanan kitlesel tepkilerden sonra bu yıl çözümü, yeni yurt binaları yapmak yerine ‘odalardaki yatak sayısını arttırmakta’ bulmuş görünüyor.
Geçtiğimiz günlerde yurtta 5 kişi ile aynı odada kalan bir öğrenciden ‘oda küçük ve havasız olduğu için geceleri cam açık yattıklarını ve hastalandıklarını’ üzülerek dinledim.
Odalarda yatak dışında masa ve eşyalarını koyacak yer olmadığı gibi daha da önemlisi sağlıklı nefes alacak ortam yok.
Yurda yerleşemeyen öğrenciler için de maddi bakımdan büyük zorluklar var öğrenciler zorunlu olarak apart daire kiralamak zorunda kalıyor.
1+1 daireyi 3 öğrenciye kiralayan her bir öğrenciden 2.500 TL alan apart sahipleri de barınma sorununu ne yazık ki fırsata çevirmiş durumda.

Ekonomik zorluklarla mücadele ederek öğrenimlerini sürdürmeye çalışan gençler çok yönlü sıkıntılar yaşıyor.
KYK bursu yetersiz çoğuna da burs yerine ‘kredi’ çıkıyor.
İş bulma konusunda umudu olmayan gençler borcu nasıl ödeyeceklerini bilemedikleri için kredi almak istemiyor.
Öğrencilerin aileleri geçim derdinde, bulundukları yerde istihdam olanakları kısıtlı ya da başka engeller var.
Öğrenciler de çoğu kez aç kalarak, zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamadan zor koşullarda öğrenimini sürdürmeye çalışıyor.  
Böylesine ağır bir tablo karşısında iktidar kanadında ise adeta “sorun yokmuş gibi bir tutum “sergileniyor.

Sonuç olarak gençler, sorunlarını çözecek bir yönetimin iş başına gelmesini umutla bekliyor.