55 milyon yıldır var olan, 16 familyada sınıflandırılan 430'dan fazla canlı primat türü arasında en gelişmiş olanı kuşkusuz insandır. Başka yerlerde primat evrimi çok farklı yollar izlese de yalnızca Afrika’da primat evrimi emsalsiz bir yönde gelişti ve primatlar büyük beyinli maymunlara dönüştüler. Bunlarda son 7 milyon yıl içinde çağdaş insanlara kadar evrildiler. Evrim öyle çalıştı ki insan beyni 100 milyar nöron taşır oldu. Her bir nöronun 10 bin nöronla bağlantı yapabilme potansiyeli ile müthiş bir ağ kurabileceğini artık biliyoruz. Bizi akıllı yapan da kurduğumuz bu bağlantıların çokluğu, doğruluğu ve sağlamlığı oluyor. Kullanmadığımız bağlantılarda zamanla körelip yok oluyor, vasatlık ortamı böylece kendiliğinden doğuyor. Gelişmenin oluşabilmesi için araştırma, sorgulama ve düşünme gerekiyor, bunlar olmadığında doğal olarak gerileme başlıyor. Nöronlar yeni bağlantılar yapmadıkları gibi daha önce yapmış olduklarını da kullanma zahmetine girmediklerinden dolayı olanları da yitirmeye başlıyorlar ki, özellikle bizim ülkemizde toplumsal olarak ahmaklığa yelken açışımızın resmi böyle çiziliyor…
Ahmak sözcüğü sözlükte; “aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan, zekâsı pek gelişmemiş, aptal, bön, budala” şeklinde tanımlanıyor. Başka bir tanımlama ise; “aklı olup da aklını kullanmayana veya kullanamayana ahmak deniyor” şeklinde. Buradan hareketle “ahmaklığın” bir aydınlanma sorunu olduğunu, Kantın aydınlanmanın tarifini yaparken kullandığı sözcüklerden anlayabiliyoruz. Ne diyordu aydınlanmanın büyük filozofu İmmanuel Kant: “Aklını kullanabilme cesaretini göster”. Literatürde aydınlanmanın kısa tanımı olarak geçer bu deyiş. İstediğin kadar ileri bir primat türü ol, demek ki aklını kullanamazsan ahmaklık kertesine inersin. Buradan şu sonuç çıkar: Ne kadar gericisin ne kadar çağdaş yaşamın, uygarlığın ve ilerlemenin önünde engelsin, o kadar ahmaksın…