Seçime bir ay kala siyasette çok hareketli günler yaşıyoruz.
Millet ittifakı programını, vaatlerini çok önceden kapsamlı bir şekilde kamuoyuyla paylaştığı için bu süreçte iktidar olduğunda yapacaklarını daha geniş toplum kesimlerine tanıtmayı amaçlıyor.
Cumhur ittifakında ise ortak bir program olmadığı ve sadece oy hesabıyla oluşturulan bir birliktelik yapıldığı için ittifak içindeki partiler bağımsız bir şekilde çalışmalarını yürütüyor.
Belirtmek gerekir ki, cumhur ittifakındaki partilerin söylemleri bugüne dek yaşadığımız seçimlerden çok farklı bir içerikte ilerliyor.
Demokrasi, insan hakları, kadın hakları gibi tartışmaya açık olmayan temel konularda bile çağdaş değerlerin çok gerisine düşen açıklama ve haberlere tanık oluyoruz.
Birkaç örneği anımsayalım.
Yeniden Refah Partisi Aydın İl Başkanlığında yapılan toplantıda “Kadın erkek yan yana fotoğraf çekilemez’” tartışması çıktı. 
Aday listesinde yer alan kadının oturduğu yeri değiştirmesi ve yerini değiştirdikten sonra da sandalyesini uzağa alması istendi. 
“İslamiyette böyle olmaz” denildi.
Hüda Par Genel Merkez Kadın Kolları Yönetim Kurulu Üyesi “Kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda sadece kadınlar çalışmalıdır” dedi.
Meclise girmeye hazırlanan Hüda Par’ın seçim bildirgesine ise ‘kadını yok saymanın belgesi’ denilebilir.
Hüda Par, karma eğitimi zorunlu olmaktan çıkarmayı
Süresiz nafaka uygulamasını kaldırmayı
6284 sayılı yasayı değiştirmeyi öngörüyor.
Ayrıca “Kadının çalışma şartlarının fıtratına uygun hale getirileceği” belirtiliyor.
Devamını saymaya gerek yok.
Siyaset döndü, dolaştı ne yazık ki yine ‘kadının fıtratına’ geldi.
Anımsayın, Cumhurbaşkanı da bir süre önce “Kadını ve erkeği eşit konuma getiremezsiniz, fıtrata ters” demişti.
Kadınlar adına tablo ne yazık ki her geçen gün daha da kötüye gidiyor.

Cumhur ittifakını oluşturan partilerde radikal söylemlerin ardı arkası kesilmiyor.
BBP Genel Başkanı, TİP Genel Başkanı hakkında ırkçı ifadeler kullanmakta sakınca görmedi.
Türk siyasetinde yıllardır uygulanan ‘alt kimlik siyaseti’ bir seviye daha yükseltilerek ‘ırkçılık’ seviyesine ulaştı.
Cumhur ittifakının öncü partisi olan AKP ise geçtiğimiz gün TCG Anadolu gemisinin teslim töreninde okunan Deniz Harp Okulu marşında geçen ‘Atatürk’ ismini Youtube kanallarına konulan videoda sansürledi.
Sistematik olarak devam eden Atatürk düşmanlığı konusunda yeni bir örnek sergilendi.
Örneklerini aktardığım söylemler, açıklamalar gösteriyor ki, Atatürk’ün adına tahammül edemeyen, kadın haklarını fıtrata bağlayarak yok sayan, çok açık bir şekilde ırkçı anlayışı temsil edenler TBMM’de olacaklar.
Ülkemizin geleceği ile ilgili çok önemli kararlara imza atacaklar.

Hiçbir seçim öncesinde bu kadar radikal ve çağın gerisinde kalan vaatler gündeme getirilmemişti.
Seçimi kazanmak için en uçta olan marjinal söylemlere bile yer veriliyor.
Bu olumsuz tablo karşısında ise temel insan haklarını savunan, demokratik değerleri benimseyen milyonlarca kişinin geleceğe dönük kaygıları günden güne artıyor.
Kadınlarımızın kazanılmış haklarını geriletmeyi öngören söylemler karşısında elbette ki üzülmemek mümkün değil.
Yakın tarihte radikal islamcı yönetimlerin katı uygulamalarıyla hakları elinden alınan İranlı, Afganistanlı kadınların başına gelenler ortada.
Gelinen noktada geleceğe umutla bakmaya hasret kalan kitleler için 14 Mayıs seçimi ‘milat’ niteliğinde önem taşıyor.

Kadınlar, siyaseti kadınlar üzerinden kurgulayan ve gerileten anlayışa 
Kadını eğitimden, sosyal yaşamdan alı koyan, ikinci sınıf gören zihniyete karşı 
Sandıkta en güzel cevabı verecekler. 
Kadınların haklarını yok sayan karanlık odakların temsilcilerine geçit vermeyecekler.
Unutulmasın ki,
BU SEÇİMİN KADERİNİ ÖNCELİKLE KADINLAR BELİRLEYECEK.