Bu yazının başlığını okuyup da “olmayacak duaya amin deme!” yorumunu yapanların olmasına şaşmam. Kendi adıma, “ Bilgili ve temas halinde halk desteği olmadan kalkınma olmaz!” gerçekliği gözden ırak tutmam. Herkesin de benim gibi düşünmesini hem istemem hem de beklemem.
Anlamlı yaşamın özünü, düşünceleri bilgiye, bilgileri fikre, fikirleri projeye, projeleri uygulamaya, uygulamayı geribildirim sorgulamalarıyla ölçmeye, ölçümdeki sapmaları düzeltmeye ve kendini yeniden üreterek uzun dönemli geleceği güven altına almaya dayanır.
Anlamlı ve değerli yaşam, dünyamızın düzeni, dengesi ve döngüsünü bozmadan, maddi ve kültürel zenginlik üreterek yaşamı zenginleştirmeye ve kolaylaştırmaya katı yapmaktır. Bu temel bakış, bu satırları yazanın da temel amacım, merkezi düşüncesi ve anafikridir.
Adına ister “işini ciddiye alma” deyin, dilerseniz “özenli olma” diye açıklayın ya da “kendini aşma bilgiliği” tanımını yapın, hepsi bizi aynı aydınlığa götürür: Duygu, düşünce ve eylemlerimizin iç içe geçmiş yapısının bileşen ve bağlamlarını “bir bütün olarak değerlendirme” yetisi gereklidir; gerekli olduğu kadar önemlidir, önemli olduğu kadar değerlidir ve değeri kadar da anlamlıdır.
Teknolojinin hızla yeni kapasiteler ve güçler oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. Hepimiz, “zihni gelişmişliğin” yeni bir “güç çarpanı” yarattığının farkındayız. Yaklaşan yeni dalgada sağlıklı veri, net bilgi ve derin anlamanın geleceği inşa etmenin temel girdisini oluşturduğunu, özellikle yapay genel zekâdaki gelişmelerden sonra insanlığın gündemindeki önemli sorunlardan biri olduğunu bize gösteriyor.
Hızla kendini kabul ettiren “yeni dalganın” fırsatlarını en üst düzeyde değerlendirmek, tehlikelerini en düşük maliyetle savuşturmak için genel ve makro çerçevelerden çok, yerel ölçekte, sahada, üretimin en küçük teknik birimlerinde ne yapmamız gerektiğini alabildiğine sorgulayan bir toplumsal iklim ve ortam ihtiyacımız var.
Gelecek inşası planı
Eskişehir’de siyasi irade, bürokrasi, iş dünyası, sivil inisiyatifler, medya ve diğer güç odaklarının önüne koymamız gereken bir “gelecek inşası planımız” olmalı diye düşünenlerdenim. Bu gibi konularda “ merkezi yönetim yapsın” beklentisin sakıncalı, sonuç yaratmayan yol olduğunu deneyimlerim kanıtlıyor. Bir kentte yaşayanlar kendi gelecek planını hazırlar, kamuoyunun çoğunluğunu arkasına alırsa değişik yararlar üretir:
Birincisi, plan hazırlanırken yapılacak araştırmalar kentin olanak ve kısıtlarını netleştirir, nelerin yapılabileceği ve nelerin yapılamayacağını popülizmin, hamasetin ve cahil cesaretinin aşırı ve noksan değerlendirmelerinin tuzaklarına düşürülmesini önler.
İkincisi, etkili bir plan için envanter hazırlama, veri oluşturma, veri işleme, ihtiyaç belirleme, ihtiyaç önceliklerini saptama, iç ve dış kaynaklarda erişilebilir olanları netleştirme, proje ve fizibilite çalışmalarıyla işi ölçülebilir hale getirir.
Üçüncüsü, sorgulamalar geçmişte yapılan “aşırı ve noksan değerlendirmeleri” kavrayışımızı derinleştirir; “hata kültürümüzü” olgunlaştırır; “tarih bilincimizi” yükseltir. Gelecekle ilgili “yol haritalarımızın” daha nesnel, hayatın öz gerçeğine daha yakın durmasına yardımcı olur.
Dördüncüsü, kentle ilgili taleplerimizi genel ve kategorik olmaktan çıkararak bilgi ve proje odaklı hale getirdiği için “belge” oluşturur. Belgelerin oluşturduğu “kent hafızası” kimlerin gerçek anlamda kent çıkarlarını savunduğunu, kimlerin popülist söylemin peşine takıldığını, kimlerin kent sorunlarını cehalet konforunun sosu haline getirdiğini de inkâr edilemez netliğe taşır.
Beşincisi, ne istediği ve ne yapmaya çalıştığı konusunda kentte yaşayanların bir “ortak görüşü olgunlaştırma” sürecini ve öz- planlamalarımızı etkinleştirdiği gibi, kamunun kolektif kaynaklarından sağlanacak olan kaynakların da ölçeğini büyütür.
Değişik dönemlerde kaleme aldığım yazılarda Eskişehir’in geleceğini inşa planlarının nasıl yapılabileceğine ilişkin düşüncelerimi paylaştım. Bir kere daha tekrarlamak istiyorum ki, enflasyon, döviz kuru, barsa hareketleri, büyüme, istihdam ne kadar önemliyse, yerel ölçekte kentlerin bir “gelecek planı tartışması” yapması o kadar önemlidir. Zihinde netleştiremediğimiz hiçbir sorunu tam olarak çözme şansımız yoktur!
Tartışma cesareti göstermeliyiz
Eskişehir’de ilgili bütün aktörlerin kentiçi ulaşımdan imar planlarına, içme-kullanma ve sanayi suyu ihtiyacından arıtma tesislerine, kent yeşil alanlarından kültür üretme merkezlerine, yeni nesil organize sanayi bölgelerinden, mevcut üretim tesislerinde dijital ve yeşil devrimle daha yüksek katma değerli üretime geçişine, üniversitelerin kaliteli makale üretiminden araştırma kurumlarının patent alma düzeylerine yerelin gücü gelecek planlarının söyleyeceği çok söz olacaktır.
Eskişehir’ in geleceğini inşa etme planını düşlemek de hakkımızdır; nelerin olabileceğini, nelerin olmayacağını gerekçeleriyle tartışmak da aynı derecede hakkımız ve sorumluluğumuzdur.
Önerilen yapıların akşamdan sabaha olmayacağını biliyoruz… Başka bir şey daha biliyoruz: Bir kentin gündemini belirleyenlerin yapacağı tartışmaların bilgiye dayalı fikre dönüşmesi; fikirlerin projeye, projelerin hayata taşınması bir süreçtir ve zaman boyutu vardır. Sorgulamak, öngörmek ve önlem alma disiplinine uymak sağlıklı gelecek inşasının bilinen en etkili yolu ve yöntemidir.
Bu yazıda değinilen ve değinilmeyen bütün konuların başlangıç noktası ciddi bir tarım- hayvancılık, imalat kesimi, finansman konularında durumu değerlendiren “dinamik envanterlere” sahip olmaktır.
Bir sonraki yazımızda da sağlıklı veri üretmenin temel aracı olan “envanter ihtiyacı” konusunda düşüncelerimizi paylaşacağız.