Biliyorsunuz her sene sonuna doğru sözlük yayıncısı kurumlar tarafından yılın sözcüğü seçilir. Amerika’nın en eski sözlük yayıncısı Merriam-Webster Sözlüğü bu yılın kelimesi olarak “Gaslighting” sözcüğünü seçti. “Gas light” bildiğiniz gaz lambası, peki bu sözcüğün seçilmesi neye dayanıyor, bilmeyenler için onu da açıklayayım: ilk olarak 1938 yılında Patrick Hamilton’un yazdığı oyunda, baş karakterin dışarıdan aldığı yanlış bilgilerin yönlendirmesiyle kendi kanı ve algılarından şüphe etmesi ele alınıyor. Daha sonra beyaz perdeye aktarılan filmde, kocası tarafından çeşitli manipülasyon yöntemleriyle hakikatten ve kendisinden şüphe duymaya başlayan kadının hikayesinin ardından “gaslighting” kelimesi yavaş yavaş benzer eylemlerin açıklanması için kullanılan bir terim olarak gündelik hayata geçiş yapıyor. Manipüle eden kişi tarafından tavan arasında duymadığını iddia ettiği sesler çıkartılır, eşyaların yerlerini değiştirir, evin her yerinde bulunan gaz lambalarının sürekli ayarları ile oynar ve karısına değişen hiçbir şey olmadığını, onun sanrılara kapıldığını ima ederek gerçeklikten kopmasına çalışır. Manipüle edilen kadın zamanla kafa karışıklığına, yalıtılmışlığa savrulur. Kendini sürekli endişeli, güvensiz ve stresli hissetmeye başlar…
Bir kişinin kendi çıkarları doğrultusunda başka birini bilinçli olarak yanıltması, psikolojik etkilerde bulunması, birinin kendi bilgisinden, belleğinden, hakikate dair algılarından dahi şüphe etmesini sağlayabiliyor. Yani sizden daha büyük bir güce sahip olan biri veya bir yönetici seçkinler topluluğu tarafından hakikate dair algınız ve bilginiz sürekli değiştirilmek ve zehirlenmek isteniyor. Hakikatimizi eğer sağlam temeller üzerine kurgulamadıysak, medya okur-yazarlığımız güçlü değilse, her duyduğumuza ve her gördüğümüze inanıyorsak etkilenmemiz mümkün değil. Bu eylemi yapan insanların genelde tek bir amacı oluyor: karşı tarafı kendisine bağımlı hale getirmek. Benzer şekilde geçmiş yıllardaki yılın sözcüğü seçilen “hakikat ötesi” ya da kısaca “yalan” olarak tanımladığımız “post-truth” sözcüğünde olduğu gibi siyasette ve politik propaganda araçlarında devamlı gaslighting’e maruz kalıyoruz. Gözlemleri ve düşünceleri sürekli yalanlanan kurban, belli bir zaman sonra kendi zihnine düşman haline geliyor. Her yapacağı hareketin, her kuracağı cümlenin, her düşüncesinin yanlış olacağını düşünmeye başlıyor ve karar alma yetisini kaybediyor…
Cumartesi günü biri İstanbul Lütfi Kırdar kongre salonunda diğeri Şanlıurfa’da Cumhuriyetin ikinci yüzyılına damga vurması beklenen iki liderin siyasi toplantısı vardı. Birinin yanında bilim insanları, diğerinin yanında yine “megri megri” diye bağıran İbrahim Tatlıses. Halkın zihninin ne kadar berrak olduğunu yaklaşan seçimlerin sonunda anlayacağız…