Seçilmişlerin, kişisel menfaatler dışında, partisiyle fikir ayrılığına düştüğü için, ya da partisinde gördüğü baskı nedeniyle  partilerinden istifa edip, bağımsız kalmaları, gerekçeleri göz önüne alındığında gayet anlaşılabilir bir durum.
***
Ancak...
Partilerinden haklı ya da haksız bir nedenle ayrılan seçilmişlerin bir başka partiye geçmeleri çok da anlaşılır değil.
***
Zira...
Bu durum toplumda, siyasette ahlakı, ilkeleri ve etiği ortadan bir eylem olarak algılanıyor.
Hatta...
Bu durum seçmen nazarında, verdiği oyun bir başka partiye pazarlanıp satıldığı anlamı taşıyor.
***
Sonuç olarak;
Hangi partiden olursa olsun, seçildiği partiden istifa ederek bir başka partiye geçilmesi, siyaset kurumuna ve siyasetçiye duyulan güvensizliğin en büyük nedenlerinden birini oluşturuyor.
Aslına bakarsanız, siyaset kurumunu da siyasetçiyi de toplum nazarında itibarsızlaştıran bu durumu ortadan kaldırmanın bir yolu olmalı...
***
Örneğin; Siyasi Partiler Kanununa “Seçilmişler partilerinden istifa etmeleri halinde görevlerini ancak dönemlerinin sonuna kadar bağımsız kalmak koşuluyla sürdürebilir. Başka partiye geçen seçilmişlerin görevleri düşer” diye bir madde niye eklenmez?
***
Niye siyaset ve siyasetçinin itibarsız hale gelmesine yol açan bu duruma bir son verilmez?
Niye seçmenin verdiği oylar, oyu alanlar tarafından, özellikle oy vermediği partiye götürülmesine izin verilir?
Demek ki hepsinin işine gelen bir durum bu!

İŞ BİRLİĞİ PROTOKOLÜ!

Osmangazi Üniversitesi ile iktidara yakınlığıyla bilinen Türkiye Gençlik Vakfı (TUGVA) iş birliği protokolü imzalamış...
***
İmzalanan protokol, gençlerin akademik ve entelektüel gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla oluşturulan İhtisas Akademi Projesi kapsamında hayata geçirilecekmiş.
***
Okuduğumuzda kendi kendimize “İktidarı destekleyen ve ideolojik bir yapısı olduğu da bilinen bu ve benzeri vakıflarla üniversitenin nasıl bir iş birliği olur ki?” diye düşündük...
***
Hatta...
“Örneğin; Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ya da Atatürkçü Düşünce Derneği müracaat edip, 'Bizim de şöyle bir projemiz var. İş birliği protokolü yapalım' diye üniversiteye teklifte bulunsa, Aynı Üniversite aynı şekilde onlarla da iş birliği protokolü imzalar mı?” diye kendi kendimize sorduk...
***
Tam “Elbette yapmaz. Yapamaz Zira bir tarafta iktidarın vakfı, diğer tarafta iktidarın haz etmediği dernekler var. Eee üniversiteler de iktidarın arka bahçeleri haline geldiğine göre, elbette iktidara yakın vakıflarla iş birliği yapmak, diğerlerini de kapıdan içeriye sokmamak durumunda” diye kendi sorumuza kendimiz cevap veriyorduk ki, tesadüfen Milli Eğitim Bakanının “Tarikat, Cemaat ve Vakıflarla protokol yapmaya devam edeceğiz” açıklamasının haberi düştü önümüze...
***
Ne diyelim?
Demek ki bizim ilim irfan yuvalarımızdan biri olan üniversitemiz de gereğini yapmış, bakanın da bizzat dile getirdiği talimatı itinayla yerine getirmiş...
İş birliği protokolü imzalamış...
Hayırlı uğurlu olsun!

İKİSİ DE SORUN BE ARKADAŞ!

Şehir merkezinde trafik sorunu var...
Fakat...
Çevre yolunda da trafik sorunu var...
Her iki sorunun yarattığı sıkıntı da her geçen gün daha da dayanılmaz hale geliyor.
***
Ancak...
“Şehir içinde trafik sorunu var” diyenler, çevre yolunda trafik sorunu olduğunu, “Çevre yolunda trafik sorunu var” diyenler ise şehir içinde trafik sorunu yaşandığını bir türlü kabul etmiyor.
***
Şehir merkezinde trafik çilesi yaşandığını söyleyip, çevre yolunda böyle bir sorun olmadığını söyleyenler “Ben saat 10.00 da çevre yolundan rahat rahat iş yerime gidiyorum. Yoğunluk sadece sabah ve akşam saatlerinde yaşanıyor” derken, çevre yolunun kilitlendiğini söyleyenler “Şehir merkezinde bir tek akşam saatleri ve hafta sonunda yoğunluk oluyor. Yoksa caddeler günün diğer saatlerinde bomboş” diyor.
***
Nedense biri diğerini görmüyor!
İdeolojik saplantı gerçeğin o kadar önüne geçirilmiş ki...
Biri diğerini yok sayıyor!
İki sorunu da kabullenmek iki tarafa da zor geliyor!

trafik-8