Seçim öncesinde yine kadın hakları üzerinden ‘siyasi pazarlıklar’ yürütülüyor.
İktidarları boyunca kadının makyajı, giyimi, doğuracağı çocuk sayısına varıncaya kadar ‘kadın haklarını politikanın merkezine yerleştiren’ anlayış seçim öncesindeki ittifak görüşmelerinde de siyaseti ‘kadın üzerinden’ şekillendiriyor.
Kadın haklarını kullanarak siyaseti kurgulamak bu yüzyılın anlayışıyla hiçbir şekilde bağdaşmadığı gibi mantığın da kabul edemeyeceği bir durum. 
Gelinen noktada üzülerek gözlemliyoruz ki AKP, çok az oy getireceği bilinmesine karşın radikal sağ partileri bir araya getirip Cumhur İttifakını genişletmek amacıyla ittifak görüşmelerinde ‘kadın haklarından’ taviz verdi. 
AKP, Yeniden Refah Partisiyle yapılan protokolde 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun” değiştirilmesini kabul etti.
Kamuoyunun tepkisini baskılamak için de 6284 sayılı yasanın adı yerine protokolde ‘mevcut yasa’ ifadesi kullanıldı.
Protokolde bahsi geçen maddeyi ‘Aile bütünlüğü için yasalardaki hükümler ayıklanacak’ şeklinde kısaltmak mümkün.
‘Aile bütünlüğü’ ile nelerin kastedildiğini tahmin etmek elbette ki zor değil.
Ayrıca belirtelim taraflarca tam olarak görüş birliğine varıldığı söylenen anlaşmada ‘süresiz nafaka’ konusundaki mağduriyetlerin de giderileceği karar altına alınmış.
İnanılır gibi değil.
İlkeler mutabakatında ‘nafaka ayrıntısına girecek’ kadar kadın haklarına darbe vurulmasının öngörülmesi gerçekten de çok üzerinde durulmaya değer.

Protokoldeki diğer çok önemli başka bir başlık ise ‘Milli Eğitim müfredatının milli ve manevi değerlerimize uygun hale getirilmesi’ olarak belirtiliyor.
Eğitim sisteminin ‘laik ve Atatürkçü çizgiden’ daha da uzaklaştırılması anlamını taşıyan bu şartın kabul görmesini anlamak mümkün değil.
Yeniden Refah Partisi ve Hüda Par’ın yer aldığı bir ittifakta çağdaş normları benimseyen ‘karma eğitimin’ kabul görmeyeceği çok açık.
Kadının eğitimden, iş ve sosyal yaşamdan alı konulmasını savunan ‘radikal dinci partiler’ ülkeyi yönetmeye talipler.
“Talibanın inancı ile ters bir yanımız yok” diyenlerin “Kadınların haklarını yok etmek için kadınlardan oy istemesi” ise büyük bir çelişkili durum olarak karşımıza çıkıyor.
Siyasal islamın temsilcisi olan partilerin söylemleri kadınlar açısından ‘tüyler ürpertici’ boyutlara ulaştı denilebilir.
Dünyanın birçok medeni ülkesinden çok önce büyük önder Atatürk sayesinde haklarına kavuşan kadınların kazanımları bahsedilen karanlık anlayış iktidar olursa büyük bir yıkım yaşayacak. 
Diğer yandan İran İslam Cumhuriyeti’nde hakları için mücadele ederken işkence gören, öldürülen, okula gittiği için zehirlenen ve eğitim hakları ellerinden alınan kız çocuklarının görüntülerini ibretle izliyoruz.

Siyasi pazarlık konusu yapılan 6284 sayılı yasaya dönersek aslında bugün yaşananlar çok da sürpriz değil.
Tamamen hukuka aykırı biçimde bir imzayla ‘İstanbul Sözleşmesini’ fesheden iktidar bu kez de kadına yönelik şiddete karşı en önemli güvence olan 6284 sayılı yasayı tartışmaya açıyor.
“Kadın Cinayetleri politiktir” tezini güçlendirecek uygulamaların sonu gelmiyor.
Kadınlara şiddet uygulayan, onları yaşamdan koparma cesaretini güçlendiren siyasi yaklaşımlar arttıkça kadınlar daha savunmasız hale gelecek.
Devlet kurumlarının koruması olmadığı ve daha önemlisi ‘kadının beyanı esas alınmayacağı’ için kadınlar eski eş, eş, ağabey ya da eski sevgilileri tarafından öldürülmeye devam edecek.

Kadınlar açısından ortaya çıkan olumsuz tablo kuşkusuz böyle devam etmeyecek.
Kadınları fikri olmayan oy deposu olarak gören ve taleplerine kulaklarını kapatan anlayışın sahipleri bu seçimde kadınlardan hak ettikleri yanıtı alacaklar.
6284 sayılı yasa evde, işte, sokakta, her yerde şiddet gören kadınların en büyük güvencesi olmaya devam edecek.