Seçimlere sayılı günler kala, dünya basını da büyük bir önemle Türkiye’deki süreci takip ediyor. Britanya merkezli “The Economist dergisi”, 14 Mayıs seçimlerini “2023 yılının en önemli seçimi” manşetiyle kapağına taşıdı. Bu durum iki gün sonra yapılacak seçimlerin ülkemizi olduğu kadar dünya siyasetini de ilgilendirdiğinin göstergesi. Dergi “Eğer Türkiye otokrat liderini kovarsa, dünyanın diğer yerlerindeki demokratlar cesaretlenmeli” başlığını atarak ülkemizdeki seçimlerin evrensel boyutunu vurguladı. Ayrıca “biz Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin bir sonraki Cumhurbaşkanı olmasını destekliyoruz” diyerek açıktan destek veriyor. “Macaristan’dan Hindistan’a otoriter liderlerin yükselişte olduğu bir çağda Erdoğan’ın barışçıl bir şekilde makamından edilmesi, dünyadaki tüm demokratlara otoriter liderlerin yenilebileceğini gösterir” değerlendirmesinde bulunuyor. Oysa aynı dergi 2002 yılında açıktan Erdoğan’a destek veriyor ve iktidara gelmesi gerektiğini belirtiyordu. Demek ki Reis’ten umduklarını bulamadılar, 21 yıl sonra nedamet getiriyorlar. O gün desteklenen ılımlı siyasal İslam(!) demokrasi tramvayından inerek %50+1 oy alanın diğer kesimi tanımamasına hatta ezmesine yol açan bir sisteme evrildi. Bu arada olan ülkemize ve insanımıza oldu, kim bilir kaç yıl geriye gittik, çok büyük mutsuzluklar, umutsuzluklar ve acılar yaşadık…
Seçimli otokrasi yurttaşların önüne arada bir sandıkların getirildiği, siyasi rakiplerin baskılandığı, korku ikliminin hâkim olduğu bir ortamda seçimlerin yapıldığı, şu anda ülkemizde olduğu gibi göstermelik demokrasileri anlatmak için üretilmiş bir deyim. “Seçim” özgür iradeyi anlatan bir sözcük. “Otokrasi” ise özgür iradenin yok sayıldığı bir mutlakiyetçilik anlamına geliyor. Böylece “seçimli otokrasi” lafı tipik bir “oksimoron”. “Sessizliğin sesi”, “köşeli daire” gibi. Seçimli otokrasilerde sonuç genellikle belli olmasına, seçim sonuçlarının mevcut iktidarın bir süre için tekrar onaylanması anlamına geldiği bilindiği halde, bu kez sandıktan başka bir sonucun çıkacağına inanan büyük bir kitle var. Bilindiği gibi demokrasi Abraham Lincoln’ın, “tüm insanları bir süre kandırabilirsiniz, birtakım insanları sürekli kandırabilirsiniz ama tüm insanları sürekli kandıramazsınız” ilkesi üzerine kuruludur. Acaba gerçekten artık kandırılamayanların çoğunlukta olduğu bir seçim sonucu olacak mı, çok merak ediyorum. Eğer sonuç Kılıçdaroğlu’nun zaferi ile sonuçlanırsa biz belki cennete giremeyeceğiz ama, cehennemin kapısını kapatıp arafta bekleyeceğiz. En önemlisi ise seçimli otokrasilerin de sandıkta yenilebileceğini dünya aleme göstermesi açısından bu ülke bir tarih daha yazacak…