Okuyucuya söz vermiştim, seçim ateşi söndüğünde, daha dingin bir kafayla siyaset  konusundaki düşüncelerimi paylaşacağım.
    Eskişehir’de benim kim olduğumu, ne yaptığımı,  kendime biçtiğim kimlik değerlerimi, başka insanların benimle ilgili değerlendirmelerinden oluşan kişiliğimi bilenlerin benden  “aktif siyaset beklentilerini” hep oldu. Şimdi 80 yaşındayım, aktif siyasete  bulaşmam, kendimi aşırı değerlendirmek; örtük vazgeçilmezlik iddiası taşır; oysa biliyoruz ki, “Mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur!”
    Emekli oluncaya kadar siyasetten uzak durmam konusunda ısrarcı olan eşim bile, emekli olunca siyaseti denememi, yüreğimde bir boşluk kalmamasını istedi. Hatta bir adım ileri giderek, “Kazanman önemli değil, deneyerek ne yaptığını ve ne yapamadığını öğrenmiş olman bile kazanç sayılabilir” dedi.
Sahada da siyaset kadar değer üretilir

    Zaman içinde “aktif siyasetle üreteceğim toplumsal değerler” ile ülkenin her yerini dolaşarak “insanlarla yaptığım yüz yüze çalışmaların ürettiğin değerleri” karşılaştırdım; aktif siyasetle üretebileceğim yararlardan daha büyüğünü sahada ürettiğime de kendimi ikna ettim.
    Aktif siyasete girmedim ama ülkenin genel siyasetiyle ilgimi hiç koparmadım. Siyaset üretimi konusunda analizine güvendiğim bütün kaynakları taradım. Turqueie Diplomatique’yi çıkışından kapanışına kadar bütün makalelerini özenle okudum; notlar aldım; yazılarımda kaynak göstererek yararlandım.
    Turqueu Diplomatique neden önemliydi?
    Chatam House’ nin kuşkusuz Britanya’nın çıkarlarını gözeten ama temel ilke ve kurallara dayanan yazılarından  Avrupa’nın bakış açılarını  gözleme, izleme ve kavrama fırsatı yaratıyordu. Rusya’daki düşünce insanlarının dünya ve ülkemize  bakışlarını da değişik Rus kaynakları, özellikle de Valdai Cllup’dan yapılan çevirilerden izlemek mümkün oluyordu. ABD’nin bakış açısını ad değişik düşünce kuruluşlarının yaptığı çevirilerden anlamaya çalışmak, dünyayı anlama merakımızı sürüklüyordu. 
    Çok daha farklı  kaynaklardan bazı konuların izini sürdüm; sürdürmeye devam ediyorum.

Siyaset vasatlığını yerelden aşabiliriz

    Ülkemizde “siyaset bakışında vasatlık” hakim diye düşünüyorum. Siyasetin  yereldeki seçilmiş yöneticiler ve siyasi iradeyi temsil eden parlamenterlerin   “yöreleri hakkında ayrıntı bilgisi edinerek onları sentezleyip yayınlama ve sözel  olarak kitlelere anlatma  geleneği”  kritik eşiği aşacak olgunluğa erişmemiş düşüncesini paylaşıyorum.
    Eskişehir ’i düşünelim: Atanmış ve seçilmiş yerel siyasetçiler ile milletvekillerinin  siyasette temsil ettikleri kentin hafızası, dünden bugüne taşıdıkları sorunlar, sorunların algılanış biçiminin  bugünkü koşullarda  değer zincirinde anlamı olup olmadığı, çözüm için kitle desteği ve toplumsal enerjinin gerekliği hakkında  birikimleri nedir? Paylaştıkları hangi bilgi ve belgeler vardır?
    Siyaseti  yerelden ülkeye, ülkeden küresel boyuta taşıyacak birikime  sahip olmadan, sizi seçenlere  karşı sorumluluklar nasıl yerine getirilir? Asıl güç olan  halkın iradesine nasıl sahip çıkılır?
    Siyasi partilerin liderlerinin değişmesi  yerelden  ülke geneline  sorunları tanımlamada nasıl katkı yapabilir? Yereldeki siyasetçi kendini hazırlamaz, ikna edecek gerekçeler ve haklı talepleri sürekli  gündeme taşımazsa  siyasetin kalitesi nasıl artar?

Eleştiri hakkının dayanağı
    Siyasi parti ölçeğinde  liderlik önemlidir; ama yerel liderlikler ondan daha önemlidir.
    Önerdiğim her noktayı yerel ölçeklerde  ve ülke genelinde somut çalışmalarla kendi adıma kanıtlayabilirim. Yaptığım  çalışmaları  yazılı  belgelere  dönüştürdüğüm için yerel siyasetçiyi eleştiri hakkını kendimde buluyorum… Merak edenler bu yılın başında yayınlanan Bursa Orhangazi Dün, Bugün ve Yarın  kitabımı okurlarsa sözümün ağırlığını  daha  net anlayabilirler… Gazetelerde  her hafta yazdığım en az  2 yazı da  ne demek istediğimin tanıklarıdır.
    Siyaseti vasatlık geçerli olduğu sürece, siyasetin sorun çözme potansiyeli azalır… Siyasete yerelden kalite  katmaya çabalamak doğru olan yoldur… Vasatlık ancak bu yolla aşılır… Ben merkezci, paylaşımcı olmayan, habbeyi kubbe yaparak algı yönetiminden beslenen, kendini bir türlü aşmamış kasaba siyasetçilerine aklımızı emanet etmemeliyiz. Siyasette  herkesin ortak sorumluluğu var; siyaset sadece lider işi olmayacak kadar önemli…