Sakarya okuyucuları “enstitülerin” geleceğimizle ilgili önemli yapılardan biri olduğuna ilişkin çok sayıda yazımızda ne düşündüğümüzü açıkladığımızın tanıkarıdır.
Enstitü yapılanmasının bugünün ve yakın geleceğin biçimlendirilmesinde büyük dönüşüm sonrasında oluşmasını beklediğimiz “yeni normal koşullarında” etkin rolleri olacağını sayısal bir örnekle açıklamaya çalışalım: Bütün dünyada geçim örgütlenmesinin ağ yapıları yeniden oluşuyor. Küresel ölçekte bağlantılar, iletişim- etkileşimler, rekabet yapıları, işbirlikleri ve ortak iş yapma yöntemleri köklü biçimde değişiyor. Değişen dünya koşullarına uyum gösterme ve yeni dünya düzeninde yerimizi almamızda “teknik becerileri” kadar “sosyal becerileri” olan insan kaynağı belirleyici oluyor. İsrail’de Tel Aviv Üniversitesinde iktisatçı Ben-David 9 milyon nüfusun yüzde 21’inin ultra-Ortadoks Yahudilerden oluştuğunu, büyük çoğunluğunun neredeyse hiç laik eğitim görmeden büyüdüğünü; yüzde 23’lük bir kesinin ise finansmanı ve personeli yetersiz kamu okullarından gelen İsrailli Araplar’ın oluşturduğunu saptıyor. İsrail’in gelişmiş dünya ile bağını kuran ve temel dinamiği oluşturan yetişkin insan sayısının 400 binden az olduğunu belirtiyor.
İsrail’de kişi başına 55 bin 536 dolar gelir yaratan güç olan bu gücün çok büyük bir bölümü enstitülerde, araştırma kurumlarında, üniversitelerde ve firmaların Ar-Ge merkezlerinde çalışan insanlar.
Araştırmanın sonuçlarını rehber edinirsek, ülkemizin nüfusu İsrail’in 9.4 katı. Yaklaşık 4 milyon insanımızı, İsrail’in gelişmesinin itici gücü olan insanların düzeyine çıkarırsak gelecek yüzyılın fırsatlarını değerlendirebiliriz. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyete eğitim altyapımızın birikimlerini kapsayıcı bir planla kısa zamanda kritik eşiği aşıracak insan gücüne dönüştürülebiliriz.
Yerel yöneticilerin önemi
Çağımızın üretim ulaşım ve iletişim teknolojilerinin iç bütünlüğü, büyük göçler yaratmış, kentsel alanlarda birikmeleri hızlandırmıştır. Kentlerin sosyal, ekonomik ve kültürel oluşumlardaki artan ağırlığı, kent yönetiminde başarılı olanları ülke yönetime taşımaktadır. Yakın gelecekte ülkeyi yönetecek olanların kariyerlerinde yerel yönetimler belirgin ağırlığa sahip olacaktır.
Enstitüler, toplumların azalan dikkat sürelerini, sosyal medyanın deneyimlenmemiş ve kulak kirliğine dayalı eksik bilgiye dayalı boşluklarını dolduran kurumlardır.
Başka yazılarda ayrıntıdaki gerekçelerini paylaşacağımız “enstitü oluşturma stratejisi, yerel ve ulusal kalkınmanda asalak etkileri azaltılmış ekosistem oluşturulmasının” kalkınmanın sağlıklı dinamiklerini oluşturduğu tezimizi paylaşacağız.
Önce kendimiz, sonra da oy vereceğimiz yerel yönetim adaylarının “enstitü yapılarının gelecek inşa etme rolünü” kavramalıyız ki, önyargıların tutsağı oy kullanma sorumsuzluğunu aşabilelim.
Seçimlere çok zaman kalmamış olsa da, yerel yönetime aday olanların, kent yönetiminin merkezi yapıları oldukları birçok ülkede kanıtlanmış olan enstitüler konusunda bilgi edinmeleri ve fikir geliştirmeleri gerekir.
Üniversitelere çağrı
Bir üniversite kenti olan Eskişehir’de yerel seçimler, günlük politikanın ötesinde enstitü ve benzer yapıların kent ve ülke yönetiminde artan etkilerini sorgulamasının vesilesi olmalı.
Eğer içinizden “fantezi bir düşünce” diye geçirdiyseniz, Çin’deki ve Almanya’da en gelişmiş eyaleti olan Kuzey Ren- Vestfalya’nın başarılarında enstitü ve benzer yapıların etkilerini öğrenmek için biraz zamana kıymanız yeterli olacaktır. Kentin belli platformlarında geleceğin yeni düzeni sorgulanmıyorsa, verinin sayısal serileri, görsel inandırıcılıkları ve kavramsal gelişme çerçeveleri oluşmaz; bilinçlenme yavaş kalır ve kalkınma katkıları zayıf kalır.
Eskişehir çok sayıda olumlu gelişmenin “ilklerine” tanıklık etmiştir. Gelin, yerel seçimleri vesile ederek, günlük cehaletlerin konforuna sığınma yerine, biraz çaba, biraz özen, biraz yurttaşlık sorumluluklarını harmanlayarak vereceğimiz oyun ölçütlerinden birinin de enstitü yapılarına olan ilgiyi koyalım…İnanın bana “ iyi niyetli cehaletle, art niyetli ihanetin aynı kapıya çıktığını” kavrayabilir; kendimiz,, ülkemiz insanı ve insanlık adına “topal karınca” misali neden yana olduğumuzu ortaya koyabiliriz.