Dünyanın her yerinde siyaset aynı tarzda işlemekte ve insan yaşamını ülkesinin bulunduğu konuma göre az veya çok, bir şekilde etkilemektedir. 20 sene önce “Faşizm İsteyen?” başlıklı makalenin yazarı Laurence Britt bazı saptamalarda bulunmak üzere çeşitli çalışmalar yapmış. Britt makalesinde farklı faşist rejimlerin ortak özelliklerini aramış ve bu amaçla Nazi Almanya’sını, Faşist İtalya’yı, Franco İspanya’sını, Salazar Portekiz’ini, Papadopulos Yunanistan’ını, Pinochet Şili’sini ve Suharto Endonezya’sını incelemiş, bunların hepsinde farklı derecelerde de olsa ortak olan 14 karakteristik özelliği bulup listelemiş. Gazete Pencerede Kaya Türkmen’in köşesinden alıntıladığım bulguları şöyle sıralayabiliriz:
1) Güçlü ve sürekli bir milliyetçilik gösterisi, bayraklar, rozetler, sloganlar, marşlar, tarihi zaferleri köpürtme, çoğu zaman düşmanlığa varan yabancıdan kuşkuculuk. 2) İnsan haklarının küçümsenmesi. 3) Yaratılan düşmanlık, başarısızlıkların sorumluluğunu “dış mihraklara” ve muhalefete yüklemek. Muhalifleri hainlikle, teröristlikle itham etmek. 4) Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi. 5) Cinsel ayrımcılık, yaygın bir erkek egemenliği, kürtaj ve LGBTİ karşıtlığı. 6) Medyanın kontrol altında tutulması, medyayı doğrudan iktidara bağlamak. 7) Milli güvenlik saplantısı, milli güvenlik (veya beka) gerekçesiyle baskıyı meşrulaştırmak, güvenlik güçlerini baskı aracı olarak kullanmak. 8) Tepe tepe dini kullanmak, iktidarın kendisini en büyük dindar olarak göstermesi. 9) Sermayenin korunması, kollanması. 10) Emeğin baskı altında tutulması. 11) Aydınların ve sanatın küçümsenmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün yuvası olan üniversiteyi hor görmek ve engellemek. 12) Polisin orantısız şiddeti, sürekli yüceltilen polise sınırsız yetkiler verilmesi. 13) Yaygın yandaş kayırmacılığı ve yolsuzluk. 14) Hileli seçimler, seçmenin gerçek iradesinin sonuçlara yansımasını önlemek üzere, seçim mekanizmasını kontrolü altında tutmak, muhalif seçmeni korkutmak veya oy kullanmasını güçleştirmek.
Siyasete ilişkin yazıların fazla okuyucusu olmadığını biliyorum. Ancak yaşadığımız hayatı doğrudan etkileyen siyasetin ta kendisi olması ise ayrı bir ironi olsa gerek. Yukarıda yazılanlar kelimesi kelimesine tanıdık gelmiyor mu hepimize. Siyasetin bu ürkütücü dönüşümü sadece Türkiye’yi değil, Macaristan, Polonya, Amerika hatta Almanya, Fransa ve İtalya’yı da yakından ilgilendiriyor. Yükselen yeni Faşizm tüm ülkeleri tehdit ediyor. Vahşi kapitalizmle birlikte dinci, kimlikçi bir kültür mücadelesi dünyayı sarmakta. 21. Yüzyılın mücadele alanı bu. Tanıyı koyamayan CHP’nin başına Kılıçdaroğlu geçse ne olur, Özgür Özel geçse ne olur? Önce tanıyı koyup mücadeleye halkı katmak gerek, aksi halde kadın voleybol takımıza yapılan utanmazlıkları muhalif gazetelerde başlık yapmaya devam etmekle yetiniriz…