Özellikle şu son aylarda günlerimiz, hısım akrabaların, tanıdık arkadaş ve dostların “vedalaşma törenlerinde” cami avlularından eksik olmuyoruz.
Bir arkadaş grubumuz var internette. Ona bakıyorum da gelen mesajlar hemen hemen aynı içerikte;
-Yarın öğlen namazı sırasında Ramazanoğlu camiinde görüşürüz!..
Genç-yaşlı dostlardan kimleri kaybetmedik ki, şu son günlerde? Örnek, yukarıda isimlerini andığım iki kaybımız daha oldu bir hafta arayla… Öncelikle, Erol abi ve Eskişehirspor’umuzun efsanelerinden Fethi Kaptan’a Tanrı’dan rahmet diliyorum.
-Nurlar içinde uyusunlar…
İşçi önderi, siyasetçi Erol Sönmez.
Yukarıdaki başlığı böyle yazdım ama, o kısaltma Erol Abiyi tanımlamak için yeterli olmayacak. Sanırım bu özet tanıtımı;
-Son gününe kadar sosyal aktivitesini sürdürebilmiş entelektüel bir kişilik…
-Olarak tanımlamak daha doğrusu olacak…
Kendisini ilk tanımam sanırım 1965 yılında meslekte ilk adımları attığım zaman sürecine denk geliyor. Kendisi DSİ 3. Bölge’de çalışıyorken, şimdi adı unutulmuş GES-İŞ Şube kongresidir ilk karşılaşma, tanışma. O kongrenin ardından, yıllar yılı sürecek dostluğu pekiştiren;
-Gazeteci olarak katıldığım, Kanatlı İşhanı’nın koridorlarında yenen ilk kutlama yemeği!..
***
Sendikacılığa ilk adım sayılan o kongrenin hikayesini Erol Sönmez, “Anılar, İsimler Resimler ESKİŞEHİR” kitabımda şöyle anlatacaktır:
“-Ailecek DSİ’nin Karasu Kampındaki izinin sonunda döndüğümüzde bir sürprizle karşılaştım. Dostlar, arkadaşlar başkanlığımı kutlayınca şaşırmıştım. Meğer o sıralar şube genel kurulu yapılmış, yönetimle beraber başkanlığa seçilmişim.”
Daha sonra Gökçekaya Baraj İnşaatında çalışan emekçiler için kurduğu İnşaat_İş sendikası başkanlığının yanı sıra…
Evet “yanı sıra” bir yandan da siyaset!.. Özellikle Ecevit’in genel başkanlığı döneminde aktif bir siyasetçidir. İl, ilçe yönetimlerinde görevler, Kurultay delegelikleri ve;
-Ön seçimde Sebahattin Günday’ı geçip, CHP’nin Belediye Başkan adayı olarak girdiği 1977 seçimleri…
Bana göre Hicri Sezen Karşısında, “şaibeli” bir şekilde “kaybettirilen” bir seçimdi o!..
Kepçe var kafa yok; Fethi Heper
Sevgili çağdaşım, yaşdaşım Fethi Heper’i ilk bir vitrindeki fotoğraftan tanımıştım. 1964 yılı olmalı, kendisinin de yer aldığı İTİA takımı “Üniversitelerarası Futbol şampiyonasında” şampiyon olmuş. Takım fotoğrafı da çerçeveli olarak Şale Hotelinin vitrinine konulmuştu. O fotoğrafta “kendine güvenli” görüntüsü dikkatimi çekmişti. O özgüven bir yıl sonra sırtında Eskişehirspor forması olduğu yıllarda da eksilmeyecektir…
O güven, kaptanlığı “Agop Mehmet’ten devraldığı yıllarda takıma da sirayet edecek, efsane kadroda nice başarılara imza atacaktır. Söylemek istediğim
-Lider özelliği olan biriydi Kaptan Fethi!..
Sekizler mücadelesinin ikinci yada üçüncü maçıydı. Adana Demirspor maçı için Mersin’de üç günlük kampa ben de “gazeteci” olarak katılmıştım! Demirspor’un “ Füze Selami’li” kadrosuna karşı üstün bir oyuna rağmen 1-1 berabere kalmıştık…
Dönüşte, 3-4 arkadaşı ile birlikte arka koltukta biraz gürültülü bir şekilde eğleniyorlardı. Bu arada Ön koltuktan rahmetli Abdullah Matay ayağa kalkıp uyarmak istedi:
-Beyler şanlı Eskişehirspor’un mensubu futbolcularsınız, lütfen!..
Der demez Fethi’nin “otur yerine” demesi karşısında sesini çıkaramamıştı.. Kaptan değildi ama, arkadaşlarını savunmak ihtiyacı duymuştu…
***
İçerde dışarda çok maçlarını izledim Fethi Kaptan’ın, çok göllerini ayakta alkışladık hep birlikte… O gollerin -Şut ve plaseleyerek attıkları – vardı ama çoğunu “Kepçeleyerek” atmıştı. O nedenle bir lakabı da “Kepçe ayak” idi!..
İyi de bir santraforun hiç kafa gölü olmaz mıydı? Yoktu, ya da çok enderdi kafa gölleri. Nedeni kendisine sorulduğu şu yanıtı anlatılır;
-Oğlum bu kafa bana başka bir şey için lazım!..
Başka bi’ şeyin ne olduğu “Profesör” olduktan sonra anlaşılacaktı!
Unutmadan, Ünlü Sevilla zaferinde üç golün de sahibi Kaptandır ve o “koruyup, kolladığı” kafasıyla ağlarla buluşturmuştu!...
-Hoşça kal kaptan!..