Gerçekten demokrasimiz ve geleceğe yönelik umutların korunabilmesi anlamında çok önemli bir seçimi geride bıraktık. Eskişehir’in özeli bir yana, Türkiye geneli itibariyle inanılması oldukça güç sonuçlarla karşılaştık. Pek çok yorumcunun değerlendirmesine katılarak bunun adını koyalım;
-Demokratik devrim!..
O yorumculardan biri de sevgili dostumuz Mustafa Balbay’dı. Dünkü yazısında “umut”un ne olup olmadığını kendi üslubuyla değerlendirirken şu cümlesi dikkatimi çekti;
-Umut, bazen yorgunluk yapar ama bu, aynı zamanda enerji veren bir yorgunluktur.
Sosyal demokrat taban, sol sosyalist kimlik sahipleri yorgun düşmüşlerdi her seçim sonrası sonuçlarını gördüklerinde. Ne ki umutlarını yitirmeden savaşımlarını sürdüre gelmişlerdi. Yani Balbay’ın yorumuyla;
-Yorgunlukla enerjilerini yenileyerek!..
Bu seçim sonuçlarının kısa özete budur. Kuşkusuz o “inatçı tabana” mütedeyyin sağ kesiminden seçmenlerin de desteği de eklemlenerek…
Oy tabanını daha da genişleterek; yanına özellikle kadıları, gençleri katarak. Ve de özellikle son zamanların geçim sıkıntısı altında yaşamlarını yitiren yaşlıların da destekleriyle .
Anlaşıldığı kadarıyla bu kesimler de oylarında bir “tercih değişikliği” yapma noktasına gelmiş bulunuyorlar ki; onlarda “umut yorgunu” CHP tabanına katılmışlar. Sevdiğim bir tanımlamayı ekleyerek bu genel değerlendirmeyi noktalayalım;
-İnsan umutları kadar gençtir!..
Algı çabaları sökmedi!..
Eskişehir sonuçları ön beklentisi açısından benim bir endişem yoktu. Ama seçim öncesinin son bir hafta, 10 gün öncesine kadar!.. Yani o sürenin başından itibaren bazı “seçim anketlerine!” dayanarak bir söylenti bombalanmaya başladığı sıralarda;
-Eskişehir’de seçim mücadelesi bıçak sırtında!..
Eskişehir halkının “demokrat yapısına” 50 yıllık deneyimlerime” güvenerek iyi bildiğimi düşünmekle birlikte, kendime “Neler oluyor” sorgulamasına düşmedim değil!..
Üstelik bu öngörü(!) yandan kanallar ve yayınlarda giderek seslendirilmeye başlanırken, bunlara bir-kaç muhalif kanaldaki yorumcular da eklenmez mi?
Bu bir algı yönetimiydi. Onlara göre, merkez ilçelerdeki başkanlar “belki kazanabileceklerdi!” ama;
-Büyükşehir adayı Ayşe Ünlüce’nin işi zordu!..
Akıl alır bir mantık değildi bu. Odunpazarı’ında Kazım Kurt’a, Tepebaşı’nda Ahmet Ataç’a oy veren seçmen, Büyükşehir’de niye AKP adayı Nebi Bey’i tercih etsindi ki ?!?!
Anladım ki yaygın TV kanallarını süreç boyunca turlayan Nebi Hatipoğlu, “zıvanadan çıkmış” karalayıcı iftiralarını oralarda da tekrarlayıp durarak o kanalların “tarafsız” yayınlarını da “etkilemeyi” başarmıştı! Kim bilir belki de;
-Bir-iki araştırma şirketini de satın alıvermiştir!..
Aynen, genel seçim öncesinde bir yerel gazeteyi satın alması gibi…
Eskişehir’e de bir bakalım!
Evet, Büyükşehir Belediyesi’nde 25 yıllık hizmet kariyerini onurla noktalarken, 5 yıllık genel sekreteri Ayşe Ünlüce’yi Eskişehir halkına “emanet ettiğinde” sayın Ünlüce, kamuoyu tarafından “bilinip tanınan” biri değildi. Ancak, “Yılmaz Hoca’nın kefaleti” yetmişti!..
Ayşe hanım da bu sağlam kefalete güvenip yan gelip yatmamış, iki ayı aşkın sürede çok çalışıp kendisini Eskişehirlilere tanıtmış, sağlam kişiliğiyle güven de verecektir;
-Yaratıcı kadın başkan olarak hazırım ve göreve talibim!
Kutluyor ve başarı diliyoruz kendisine…
***
Merkez ve kırsaldaki ilçelere gelince…
Tepebaşı’nda 20 yılını tamamlayan sevgili Ahmet Ataç,,beklendiği gibi çalışkanlığının ve halka dönük yaratıcılığının karşılığını açık farkla aldığı seçimle kanıtladı.
Keza aynı şekilde Sevgili Kazım Kurt’ta Odunpazarı’nda 10 yıllık hizmetin karşılığını hakkıyla alarak kazandı seçimi. O’na da 15.nci hizmet yılında başarılarının tekrarını diliyorum.
***
Kırsaldaki Belediye sonuçlarına ayrı bir parantez açmak gerekirse önce AKP’nin elinde 4 küçük ilçe kaldığını işaretlemek gerekecek. Ama benim açımdan en büyük sürpriz, en büyük ilçemiz Sivrihisar’dan gelen sonuçlardı.
Kutluyorum tüm ilçelerin adaylarını da.
***
Sonuçları ve başarıları daha çok yorumlayıp yazacağız. Bu “özet değerlendirme” bu kadar!..