Eskişehir’de zor günlerin yaşandığı dönemdi. Düzenli ordu İnönü savaşından sonra  Sakarya  ırmağı boyunca yeni bir savunma hattı oluşturmuştu ama Eskişehir  işgal altındaydı.
    Seyitgazi-Afyon arasında  yerleştirilen  Yunan “özel görev kolordusuna”  Prens Andrew kumanda ediyordu. Kolordunun görevi Afyon-Uşak cephesi ya da Sundiken dağları ile Türkmen dağları arasında Porsuk çayı boyunca cephelere kritik zamanda destek olmaktı.
    Tarihçiler  Roma ordusu’nun hücumda ve savunmada usta olduğunu, Osmanlı ordusunun  kuşatma ve hücumda usta olduğunu ama  çekilmeyi bilmediğini  söylerler.
    Roma ve Osmanlı ordularının bu özelliklerini İlber Ortaylı  birçok vesileyle paylaşmıştır.

Yunan genel kurmayı ciddiye almıyor
Birinci ve İkinci İnönü Savaşı sonrasında Sakarya kıyılarına düzenli  çekilmenin   stratejik, taktik ve uygulamasının tam bir kurmay aklına dayalı olduğunu ilk fark eden Prens Andew  oluyor. Yunan genel kurmayına gözlemlerini aktarıyor; ama dikkate alınmıyor.
    Yunan genel kurmayı, “ Kuruluşundan beri düzenli çekilmeyi bilmeyen, başarısızlık olursa  dağılan Osmanlı ordusu geleneğini Mustafa Kemal’ın düzenli orduları da yapamaz. Bu bir çözülme sürecinin  başlangıcıdır” düşüncesindedir.
    Bu konularda ayrıntı bilgisine erişmek isteyenler Prens Andrew’in “Felakete Doğru” kitabını okumalı.

Gelenek taassubuna esir  olmamak
Mustafa Kemal ve arkadaşları Osmanlı ordusunun yetiştirdiği kurmaylardır, ama  “zamanın ruhunu” okumasını öğrenmişlerdir: Jeo-ekonomik, jeo- politik ve jeo- stratejik gelişmeleri yakından izliyorlar. Dönemin devlet ve hükümet yönetimlerinin bakış açılarını, hedeflerini, çatışma, uzlaşma ve işbirliklerini değerlendiriyorlar. Gücü yaratan iç ve dış koşulların neler olduğunu, nasıl geliştiklerini gözlüyorlar. Hepsinden önemlisi de “hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk olan kendi içimize yaptığımız yolculuğu” başarabilecek özgüvene sahipler. O nedenle içinden çıktıkları ordunun da zayif ve güçlü yanlarını sorguluyorlar.
    Mustafa Kemal ve arkadaşlarının çok belirgin özellikleri “gelenek taassubunun” esiri olmamak.

Tarihi incelemenin asıl önemli yanı
Bugün 29 Ağustos... Gece sabaha karşı  topların çelik ağızlarının çaldığı “hücum marşının” bütün dünyaya duyurulduğu an. Toplumun geçmişteki yenilgilerini kavramak, zaferleri kutlamak önemli. Geçmişi  tek yönlü abartarak asıl çıkarılması gereken dersten uzaklaşılmamalı.
    Kurtuluş Savaşı’ndan çıkaracağımız asıl ders, ırk, inanç ve gelenek kolaycılığını aşan kavrayıcılığıdır.
    Mevlana’ının uyarısını anımsayalım: “İki yol ver her insanının önünde/ Kolayını arar gelenekte, dininde./ İçine yolculuk yaparsa eğer/ Farklı yollar bulacaktır derinde…”
    29 Ağustos’da gece sabaha karşı  başlayan, 9 Eylül’de İzmir’e ulaşan başarının ardındaki  geliştirici olmayan ve yarar üretmeyen gelenekleri sorgulama özgüveni üzerinde düşünmeliyiz…Sadece askeri alanda değil, günlük yaşamın her alanında bu dersten yararlanmalıyız.