Ahlak ile din arasında zorunlu bir bağlantı yoktur. Bir insanın ahlaklı olup olmaması, dindar olup olmamasına bağlı değildir. Her dinin bir ahlak anlayışı olsa da ahlakın tarihi, dinin tarihinden daha eskidir ve dinlerden bağımsız olarak gelişen din dışı bir ahlak anlayışı her zaman var olmuştur. Ahlak dinlerle birlikte ortaya çıkmamıştır. Önce ahlak vardır, dinler sonradan ahlaka eşlik etmişlerdir veya kendine özgü bir ahlak anlayışı ortaya koymuşlardır. Avcı, toplayıcı göçebe toplum modelinden, tarımsal üretime ve yerleşik düzene geçişin, yani uygarlığın yaklaşık 14 bin yıllık bir tarihi söz konusudur. Museviliğin yaklaşık 3 bin yıllık, Hıristiyanlığın yaklaşık 2 bin yıllık, İslam’ın yaklaşık 1400 yıllık bir tarihi vardır. İslam’dan, Hıristiyanlıktan ve Musevilikten önce insanların belli bir ahlak ve erdem anlayışları, iyilik ile kötülük arasında ayrım yapma yetenekleri vardı. Antik Yunan felsefesinde Platon’un ve Aristoteles’in ahlak felsefesi alanındaki metinleri bunun en büyük kanıtıdır. Platon ve Aristoteles, ahlak, erdem, adalet, cesaret, dostluk, dayanışma, ölçülülük, sevgi, iyilik, güzellik konularında düşünceler ve kuramlar geliştirmişler, “güçlü olan haklıdır” zihniyetine karşı bir ömür boyu mücadele vermişlerdir. Platon ve Aristoteles yaşarken, Hıristiyanlık ve İslam dinleri yoktu. Musevilik de o dönemde Ortadoğu’da küçük bir azınlık diniydi ve Platon ile Aristoteles bu dinden haberdar bile değillerdi…
Ayrıca “İslam coğrafyasının” hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ve rüşvet karnesi de oldukça zayıftır. Öte yandan, dünyada dindarların oranının en düşük olduğu “İskandinav” ülkelerinin, hırsızlık, yolsuzluk, dolandırıcılık ve rüşvet olaylarının en az yaşandığı ülkeler arasında olmaları düşündürücüdür. “Cennete” gitmek için iyilik yapan kişi iyi insan olamaz. Olsa olsa çıkarcı ve fırsatçı bir insan olur. İnsanları iyiliğe yönlendirmenin yolu korkutmak ve baskı kurmak değildir, eğitimdir. Laikliğin yerine teokrasinin olduğu yerde, ahlaklı, erdemli, adil ve iyi insanın yetişmesi olanaksızdır. Din ile ahlak arasındaki bağlantı tüm zamanlarda düşünenlerin ilgisini çekmiş bir alandır. Günümüzde siyasi İslam, dine sıkı sıkıya sarıldığı için ahlaka gereksinim duymaz. Oysaki ahlak ve inanç birlikte olursa o din bir anlam taşır. Dini aklın önüne koymaya tek Tanrılı dinlerin kendisi bile karşı koyar. Bu dogmatik davranış, din adına din karşıtı olarak, zaman zaman insanlığın karşısına dikilmiştir. Soner Yalçın geçenlerde yeni gazetesindeki köşesinde yazıyordu. Akılcılığı ele alan dogmalara karşı çıkan Suriyeli şair Ebu’i-ala el Maarri, günümüzde yazsaydı kim bilir neredeydi, 11. yüzyılda şu şiiri yazmış: “Dünyada yaşayanlar ikiye ayrılır / Beyni olup dini olmayanlar / Ve dini olup beyni olmayanlar…”