Yerel seçimleri vesile ederek Eskişehir’le ilgili yazılarımızın çıkış noktasını anımsayalım: Cumhuriyet yönetiminin birinci yüzyılın üçte ikisinde merkez-sağ iktidarların, “ırk ve inanç kolaycılığından beslendiğini, pragmatist ve popülist politikalar uyguladığını ve bu politikaların yarattığı sonucu hep birlikte yaşadığımızı” söyledik.
Bugün bulunduğumuz noktaya nereden baktığımıza, nasıl bir zihni modelle düşündüğümüze, hangi metotları kullandığımıza ve hangi ortamlarda sorguladığımıza göre değerler yükleyebiliriz. Ulaştığımız sonucu yeterli görenlerimiz kadar eksik ve yetersiz bulanlarımız da olabilir.
Araştırmalar kanıtlıyor ki, “ proje-odaklı ve plan disiplinli” dönemlerde ortalama yüzde 9.4 büyüyen ekonomimiz, popülist ve pragmatist uygulamaların egemen olduğu dönemlerde ortalama yüzde 5.4 büyümüş. Eğer toplum olarak “proje-odaklı plan disiplinine” sahip çıksaydık, yarattığımız sonuç bugünün Güney Kore düzeyini aşardı.
Gelişmiş ülke olmak
Yerel seçimler önemli. Yerel seçimleri, zihni modellerimizin varsayımlarını sorgulama aracı haline getiremezsek; giderek kızışan küresel yarışta hak ettiğimiz yere ulaşamaz, “gelişmekte olan ülke” olmaktan çıkarak “gelişmiş ülkeler” kervanına katılamayız.
Bir kentte insan, düşünce, yük ve diğer varlık akışlarının hızı, güvenirliliği ve konforu kentiçi ulaşım sistemine bağlıdır. İyi planlanmış, doğru yapılandırılmış ve işlevselliği akıllı yönetilen bir kent refah üretmenin temel mekanizmasıdır.
Dünya geneline baktığımızda kent içi ulaşımda temel bir kural var: Kimlikli, kişilikli, akışları yeterli ve refah üreten kentlerde nüfus 500 bine eriştiğinde “hafif raylı sistem” işler halde olmalıdır. Kentin nüfusu milyona eriştiğinde “metro sisteminin” devreye girmelidir.
Eskişehir “hafif raylı sisteme” uygun aşamada kavuşmuş kentlerimizden biridir. Bugüne kadar uygulamalarda;
• Ana arterlerin doğru seçilip seçilemediğine,
• Var olan hatların işletilmesinin sorunlarını ve çözümlerine,
• Hatların kapasite ve teknik olanaklarının ne kadar artırıldığına,
• Hafif raylı sistem ile otobüs ulaşım sisteminin entegrasyonuna,
• Hafif raylı sistemler ile ara toplutaşım sistemlerinin uyumlandırılmasına,
• Hatların işletme maliyetleri ve bakım onarım giderlerine,
• Hafif raylı sistem oluşturulan fizibilite değerlerine uyan ve aşan ve sapma gösteren hususlara,
• Genelde “fayda/maliyet” konusunda öngörülen gerekçelerle uygulama sonuçları arasındaki deneysel mesafelere ilişkin ciddi deney, deneyim ve birikim sağlamış olmalıdır
Metroyu hayal etmenin sakıncası ne?
Eskişehir’de bilinçli oy kullanma sorumluluğunu taşıyan herkes, “hafif raylı sistemde” oluşan deneyim ve birikimin “metro sistemine” nasıl taşınacağını, yerel yönetim adaylarının bu konudaki bilgi ve birikim düzeylerini sorgulamalıdır.
Hayal kurmadan proje kurgulanamayacağını bilmeliyiz… Hayallerimizin “kendi saflıklarının doruklarından düşerek ölmesini” önlemek için “dinamik envanter” ile işe başlamalıyız. İmar planları ile kentin mekânsal gelişmesini plan disiplinin altına almalayız. Kentiçi ulaşım da, kentte “erişilebilirliğin” gerek şartıdır. Hafif raylı sistem birikimini nereye taşıyacağımızı sorgulamayan bir adaya oy vermek veballerin büyüğüdür.
Yerel seçimlerde “metro ulaşım sistemiyle” ilgili hayallerimizi konuşmayacaksan ne konuşacağız? Metroyu hayal etmek, sorgulamak fikrin olgunlaşmasının yolu değil mi?