"Çoğunluğun doğrusu” eğer gerçekte doğru değilse en büyük yanlışı oluşturabiliyor. İşin kötüsü insanlar bunu ancak deneyimledikten sonra anlayabiliyor. Beynimiz “niçin”in yanıtını bulmakta çok zorlanıyor, ancak “nasıl”ın yanıtına ulaşabiliyor. Onun için bilim “nasıl” sorusunu, felsefe de “niçin” sorusunu soruyor. Antonio Gramsci’nin insan davranışlarını doğuma benzeten güzel bir sözü vardır: “İnsanı kafasından yakaladınız mı kol ve bacak kolay gelir” der. Önemli olan kafa ve içindeki beyini yakalamak. Gerisi kolay oluyor, biat kültürünü yaratıyor, iktidarını sürdürüyorsun. Oysa özgür beyinlere sahip olabilmek insan olmanın temel koşulu. Bilmediğini öğrenmenin yolu bildiğini sorgulamaktan geçiyor. Öğrendin mi başkaldırmayı da öğrenirsin. Başkaldırmak başını güneşe, ışığa doğru kaldırmak demektir. Işığı fark etmek, güneşin nerede olduğunu anlamak gerek. Alman filozof Walter Benjamin’in, biraz dişini sıksa yıkılıp gidecek Hitler faşizmine dayanamayıp intihar ettikten sonra, çantasından 1550 tane okunacak kitap listesi çıkmış. Üzülsek de yaşamak lazım, en azından yanımıza kar kalıyor. Yaşanamayanı düşününce daha bir acı veriyor insana…
Her ne olursa olsun, kendi varoluşunun bir nedeni bulunmayan şey zaten var değildir. Zaman mekânda yer kaplayana değer katarmış. Bunun için Uzakdoğu’da en değerli vazolar kırılmış, yapıştırılmış olanlarmış. Yaşanmışlığı yansıtırlarmış. Ailenin en büyük trajedisi ebeveynlerin yaşanmamış hayatları olduğunu söyler Psikiyatr Carl Gustav Jung. Bu yaşanmamış hayatlar gelecek kuşaklara nasıl yansıyor acaba? Bütün mutlu aileler aşağı yukarı birbirine benziyor, ama her mutsuz ailenin kendine özgü bir mutsuzluğu olsa gerek. Bu nedensellik kaç kuşak geri gider? Osmanlıya kadar dayanır mı bu kulluk düzeni? Oysa Cumhuriyet devrimleri hepimizi yurttaş yapmadı mı? Latincede “asinus asinum fricat” diye bir deyim varmış. Anlamı “eşek eşeği okşar” olan bu söz, bilgisiz, yeteneksiz, liyakatsiz kişilerin birbirlerini överek yükseldiklerini ve huzur bulduklarını ifade edermiş. Nobel Edebiyat Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’de her insan huzur verir diyor; kimi geldiğinde, kimi gittiğinde…