Geçenlerde yazmıştım, bu yıl Oxford tarafından yılın sözcüğü olarak “Beyin Çürümesi” kelimesi seçilmiş, herkesin sahip olduğu akıllı telefonlar ve büyük çoğunluğun katıldığı sosyal medyanın insanlar üzerinde yarattığı tahribata dikkat çekilmişti. Son olarak bizde de yılın kelimesi kervanına bir sözcük katıldı. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) Ankara Üniversitesi İletişim Araştırmaları ve Uygulama Merkezi iş birliğiyle alanında uzman isimlerden oluşan bir kurul yedi kelimeyi Türk Dil Kurumu internet sitesinde halk oylamasına sundu. Oylamaya bir milyon kişi katılmış ve yerli ve de milli olarak, gerçek bir “oksimoron” sözcük olan “Kalabalık Yalnızlık” seçilmiş. Bence en az “Beyin Çürümesi” kadar güzel ve anlamlı bir seçim. Bu sözcükte Oxford tarafından seçilen gibi aynı sosyal soruna atıf yapıyor. Sosyal medyaya talep artışı insanı yalnızlığa itiyor. Takipçi ve “like” sayısı arttıkça, insanın egosu şişiyor, ancak sözde kalabalık içinde insan daha da yalnızlaşıyor…
Çok değil, bizim gençliğimizde toplumsal ilişkileri gayet sıkı olan birbirlerine bağlı bir toplum bu kadar nasıl ayrıştı, bireyselleşti? Başkalarının yararını kendi yararı gibi gözeten, vefa duygusunu benimsemiş toplumlar nasıl bu kadar kolay çözüldüler? İnsanlık avcı-toplayıcılıktan sıyrılıp Sanayi Devrimini gerçekleştirirken böylesi bir tüketim toplumuna erişeceklerini hiç hesaba katmışlar mıydı? Yetmişli yıllardan sonra üzerimize kâbus gibi çöken “neoliberalizm” devleti sermaye sahiplerinin emrine verirken toplumsal dayanışmayı kırıyor, halka açlık ve sabır tavsiye ediyordu. Neoliberalizmin kaçınılmaz sonucu tüketimin artışı ve bireyselleşmenin ön plana çıkışı toplumu parçaladı. Yan ürün olarak tüm dünyada depresyon ve anksiyete bozukluğu vakalarında hızlı bir artış görülür hale geldi. Anti depresan ilaçların her birimizin evlerini doldurduğu günlerde insanların yalnızlık çığlıkları kulakları çınlattı. En kötüsü de bu dünyayı kendimizin yaratmış olması, yani olan biten “kendim ettim kendim buldum” dünyası. Konu üzerine bir çok araştırma yapmış Britanyalı genç yazar ve gazeteci Johann Hari bakın ne diyor: “Yalnızlık diğer insanların fiziksel yokluğu değil, hiç kimseyle önemli şeyler paylaşamama duygusudur…”