Hitler faşizminin propaganda bakanı Goebbels’in meşhur bir taktiği vardır: “Yalanı ne kadar büyük söylersen o kadar inandırıcı olur”. Ve tabii bir de “bu yalanları sürekli tekrar etmek gerekir”. Faşist yönetimlerin hepsi iktidarlarını sürdürebilmek için bu kurala uymak zorundadırlar. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer İzmir’in düşman işgalinden kurtuluş töreninde yaptığı konuşma nedeniyle iktidarın hedefi olmuştur. Soyer’in tepki çeken sözleri özetle: “Yüz yıl önceki iktidar sahipleri gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeydiler ve saray kendi ikbalini korumak için halkı ateşe atmıştı”. Bu sözlerde yanlış olan, tepki gösterecek ne var. Ama sonucu kimden yana olduğun belirler. “Keşke Yunan galip gelseydi de bu zulmü yaşamasaydık” zihniyetine sahipsen eğer durum değişir. İktidarın son Osmanlı padişahı sultan Vahdettin’den kahraman yaratma çabaları aslında örtülü Atatürk düşmanlığının ifadesidir…
Şanlı tarihimizin güzel bir özeti olan Osmanlı döneminde halk tarafından söylenmiş, anonim bir deyiş var: “Şalvarı şaltak Osmanlı / Eyeri kaltak Osmanlı / Ekende yok, biçende yok / Yiyende ortak Osmanlı…” “Şaltak” sözcüğü Orta Asya'dan çıkma, ülkemizde değerli bir yün dokuma ve bol eteklik anlamında kullanılıyor. “Kaltak” eyerin genellikle deriden olan üst kaplaması. İlk iki dize Osmanlı'nın zenginliğine, lüks tutkusuna, halktan kopukluğuna işaret ediyor. Sonraki iki dize ise karşılığı verilmeyen, aldığı ağır vergilere gönderme yapıyor. Yani dört mısrada Osmanlı’nın ganimet ve ipek yolu gelirleri kapanınca vergilerle halkın tepesine binmesi konu ediliyor. O devirde ağır vergilerin çekilmez duruma geldiği, bu nedenle halkın bir kısmı yüksek dağlara sığınıp vergilerden kaçmaya çalıştığı bilinen bir gerçeklik. Çok yüksek yerlerdeki köylerin bir nedeni de bu ağır vergiler. Osmanlı sömürücü bir sınıftı. Yüz yıldır tasfiye edilmeye çalışılan beyler, ağalar kesiminin yaratıcısıydı. Hiçbirimiz Osmanlı hanedanının torunları değiliz. Biz olsak olsak Osmanlı’nın "kaynak" olarak kullandığı insanların torunlarıyız. Verdiğimiz verginin karşılığını alma ve yönetimde halkın söz sahibi olabilmesi hakkını veren Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türkiye Cumhuriyeti bu bağlamda bakıldığında kesinlikle Osmanlı devletinin devamı değildir. Ve hatta Osmanlı hanedanının tam karşısında yer alır…