İnsanların kim olduklarının hiç önemli olmadığını, ne yaptıklarına bakmayı bilmenin olgunlaşmanın yolu olduğunu öğrendikten sonra, iyi yapılan işleri paylaşarak çoğalmalarına katkı yapmaya özen gösteriyorum.
İlhami Gürel Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi olan bir din bilginidir. Daha önceleri de erişebildiğim yazılarını okuyordum; son dönemlerde Karar gazetesindeki makalelerini özenle okuyarak kendi dünyamın barınağını oluşturan yapıya bir tuğla daha ekleme çabasını kararlılıkla sürdürüyorum.
İlhami Gürel’in 1 Temmuz 2024 günü Karar gazetesindeki yazısında şehir tanımını Sakarya okuyucularıyla paylaşmazsam zihnimde boşluk yaratacağını düşündüm. Gelin şehir tanımını birlikte izleyerek, o tanıma ne kadar uygun, ne kadar “şehirli” olduğumuzu kendimize soralım:
“ İslâmi açıdan şehir, salt fiziki-mimari bir olgu değil; aynı zamanda metafizik bir formasyondur. Renkleri ve dillerinin farklılığı, birer ‘ayet’ olan insan topluluklarının, her biri birer ‘ayet’ olan güneş, ay, yıldızlar ve bulutların, yanı ‘Gök Kubbe’ nin altında; yine her biri birer ‘ayet’ olan ve insan hizmetine ‘musahhar’ kılınan dağ, ova, orman, vadi, nehir, deniz kıyısında, eteğinde dayanışma amacıyla kurulmuş birer yurt-yuva, mekân-mesken, ikametgâh, mahal-mahalle, ev-barktır. Şehrin bir unsuru olan ‘ mahalle’ komşuluk hakkının-hukukun ve selam-sabahın hüküm sürdüğü sosyal bir mahaldir. Şehir, insan mayalama merkezi olarak mabetler, makbereler, meydanlar, çarşı-Pazar, park -bahçelerden oluşan; kendine has mimarisi, mutfağı , müziği, folkloru, ağzı-şivesi, ruhu-karekteri olan yerleşkedir; metafiziğin yani imanın ve ahlâkın mücessem hale gelmesidir.”
Yeni kuşaklar için not düşelim: Metafizik doğa ötesi demek, felsefenin bir kolu. Musahhar sözcüğünün karşılığı aşırı bağlı, tutkulu; zapedilmiş…Makbereler, mezarlıklar anlamına geliyor. Mücessem, cisim durumunda olan…
Yaşadığımız şehrin hakkını vermek için nerede, kimlerle dayanışma halinde olduğumuzu öncelikle kendimize soralım mı?
Komşuluk hakkı bizi ne kadar ilgilendiriyor?
Çevremizdeki insanlarla selam-sabah konusunda ne kadar özenliyiz?
Şehirlerin bir mayalama merkezi olmasından ne anlıyoruz?
Şehrimizde iman ve ahlakı ne kadar elle tutulur, gözle görülür hale getirebiliyoruz?