Aynı başlık altında ikinci yazımız..
İlkinde bir 50 yıl öncesinde medyamızın haberleştirip yorumladığı “sorunları” ele almıştık. Umuyorduk ki onları hatırlayıp, günümüzün haber konusu, eleştiri konusu “ sorunlarına dönelim!.. 
Öyle düşünmüştük ama olmadı. Nostaljik anımsatmalarımız, bize ayrılan alanı doldurup, geçti bile. Öyleyse;
-Günümüzde yazıp, yorumlamaktan bıkıp usandığımız “günümüz sorunlarını” başlıklar halinde irdelemekte yarar vardı.
O da bugüne kaldı. En eskisinden ve önemlisinden başlayarak sürdürelim.

Çevreyolu diye diye…

Halen “çevreyolu” diye andığımız, bugünse neredeyse kenti ikiye bölen bir “uzun 
bulvar” görünümündeki caddemize…
Yapımı 1960’ların hemen başında projelendirilip yapımına başlanmıştı. İlk aşamada Alpu kavşağından başlatılıp, Akademinin önünden geçip, sonrasında SSK Hastanesi’nin güneyinden kıvrılarak Zincirlikuyu’nun ötesinde Bursa-İstanbul yolu çıkışına bağlanmıştı.
Çok yıllar sonra da Ankara istikametinden, Organize Sanayi Bölgesi’nden başlayıp İstanbul yolu bağlantısı çift şeritli çevre yolu (!) haline getirilecektir. İşte bu gün kullandığımız yol o yoldur. 
İşte o aşamada Organize Sanayi Bölgesi kurulma aşamasındadır. Şehir ise Kuzey Batı ve Batı, hatta güneyi istikametinde giderek büyümüş, halen de devam etmektedir.
*** 
Özetlemeye çalıştığımız bu haliyle çevre yolu sorunu budur. Bu sorunun başlangıcında, Karayolları Genel Müdürlüğü Kuzey ve Güney Çevre yolu projesini yapmış ve açıklamıştır. İşte bugün tartışılan da budur;
-Ne oldu o projeye, neden 30 yıldır sumen altındadır?
Otuz yıldır yapılan her genel ve yerel seçimde partilerin ve Belediye başkan adaylarının (sanki sorumluluk ve güç onlardaymış gibi) vaatleri arasında bu konu var; 
-Eskişehir kuzey ve güney yolu çevre yolu projesini kesinlikle başlatıp, kısa sürede bitireceğiz
Bakalım daha kaç seçim daha dinleyeceğiz benzer sözleri? 

Şehir içi trafik akışı sorunu

Evet, böyle bir sorunumuz da var. Özellikle de son 20 yıldır!..
Neden 20 yılı işaret ettim? Halkın, özellikle de sürücülerin her zaman dillendirdikleri bir yakınma nedeniyle. Derler ki;
-Ana arterlerin önünden geçen tramvay yolu, tramvayların geçişleri sırasında karayolu trafiğini aksatıyor.
Doğrudur, trafiğin özellikle sabah ve akşam pik yaptığı saatlerde. Meseleyi bilir bilmez eleştiriler var bu konuda. Onlardan biri;
-Bat-çıklar yapılmaydı… 
İyi de özellikle merkezde caddelerimizin genişliği buna uygun mu?. Orasını düşünen yok! Başka?
-Caddelere verilen iki sıralı otomobil park yerleri?.. 
Onca kapalı otopark yapılmasına karşın onları kullananların tutumları bir yana, denetimsizlik. 
Ve de bu altyapı yetersizliğine karşın şehirde trafiğe çıkan motorlu araç, özellikle de otomobil sayısındaki artış. Malum, şehrimizde bir hesaba göre; üç kişiye bir otomobil Düşmekte?
Hemen belirtelim, yukardaki başlıkta irdelediğimiz “çevre yolları” konusu, şehir içi trafikteki sıkışıklığın bir başka ve önemli nedeni… 

Bir türlü uçamıyoruz!..

Ah ki ahh!.. 
Neredeyse bir asırdır biz Eskişehirliler uçakla yolculuk yapmaktan mahrumuz. Oysa ki Emirdağlı hemşerilerimiz;
-Eskişehir- Brüksel arasında vızır vızır gidip gelmekteler!..
Üstelik de yaz aylarında haftada ikiye çıkarılan uçuşlar sayesinde!  Oysa şimdiki adı Türk Hava Yolları olan milli şirketimiz Ankara-İstanbul seferini Eskişehir’de “mola vererek” yapmıştı 100 yıl kadar önce. Üstelik Muttalıp çayırına inip kalkarak. Şimdi o çayırda Üniversitemiz yaptırdığı ve halen işlettiği bir hava alanı var.
-Ne var ki biz uçamıyoruz!..
İstanbul’a Ankara’ya, Akdeniz ve Ege’deki tatil beldelerine.. Kimilerine ve bana göre , İstanbul ve Ankara şart değil, hızlı trenimiz var. Ama ya diğerleri? 
Geçtiğimiz günlerde OSB Başkanı sayın Nadir Küpeli de bu soruna değinmiş. Eğe ve Akdeniz uçuşlarını da içine katarak eleştirmiş. Bu isteği dile getiren kim bilir kişi sayın Küpeli?  Ne var ki bana biraz geç kalmış gibi geldi. Öyle ya;
-Eğe ve Akdeniz’deki tatil beldelerine uçacak Eskişehirli kaldı mı Ekim ayı başında?..
*** 
Biz gazeteciler olarak Umursanmasa da yazmaya devam edeceğiz!..