Antik Yunanda felsefeyi Thales (MÖ: 623 – 548) ile başlatırlar. Çünkü o güne kadar merakını mitolojilere dayanarak Olympos Tanrılarından oluşan hayali kahramanlarla gidermeye çalışan insanlık ilk kez arkheyi (ilk neden, başlangıç, köken) “su” olarak tanımlayan Thales ile daha gerçekçi düşünebilir oldu. Buna “mitostan logosa” geçiş, “hakikati gökyüzünden yeryüzüne indirmek” denir. Yani efsaneden akla geçiş. İlk filozoflara “Doğa Filozofları” adı verilir ve hepsi de yaşamın kökenini bulma uğraşı işine soyunmuşlardır. Arkhe’nin sudan atomlara dönüşmesi sadece 150 yıl almıştır. Modern bilimin babası olarak görülen Demokritos (MÖ: 460-370) “atom” veya “bölünmeyen öz" teorisi ile arkhe sorununa yeni bir soluk getirmiştir. Platon’un onun tüm kitaplarının yanmasını dilediği rivayet olunur ki, o da kabul olduğundan olsa gerek Demokritos’un yazılarının hiçbiri günümüze ulaşamamış, bizlere eserlerinden sadece bazı fragmanlar kalmıştır. 150 yıl kadar kısa sürede, bugün bile hala geçerli maddenin atomlardan oluştuğuna ilişkin kurama ulaşmanın baş döndürücü hızı karşısında şaşırmamak mümkün değil. Ancak bu hızlı koşu aslında pek bir işe yaramamıştır. İnsanlık hayal dünyasını o kadar genişletmiştir ki, idealizmin ışığında Platon’dan beri hakikati gökyüzünden yer yüzüne bir türlü indiremedik…
Ülkemizin en büyük sorunun geniş halk kitlelerinin yoksulluğu olduğu, ulusal gelirin adaletli dağıtılmadığı gerçeği, ben bildim bileli gündemden çıkmıyor. Günümüzde asgari ücretle çalışanların oranının yüzde 60’ı geçtiği göz önüne alındığında ortaya koskoca bir yoksulluk hikayesi çıkıyor. Diğer Avrupa ülkelerinde bu oranın Almanya’da yüzde 6, Yunanistan’da yüzde 8, Fransa’da yüzde 8, Romanya’da bile yüzde 13 olduğu söyleniyor. Lüksemburg, Almanya, Belçika, İrlanda ve Hollanda’da asgari ücretle çalışan birisi bizdeki döviz kuru düşünüldüğünde 40 bin Türk lirasının üzerinde alıyor. Ülkemizdeki yoksulluğun derinliğine bakın. Eskiden kapitalizmin uydurduğu “önemli olan çok kazanmak değil, huzurun olması”, “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur” ya da “fakirin derdi daha az olur”, “bir lokma bir hırka”, “mutluluk parayla satın alınmaz” gibi yoksulluğa düzülen övgülere günümüzde siyasal İslamcılar tarafından eklemeler yapılmıştır: “Bu dünya sınav yeri, asıl öbür tarafı düşünmek lazım”, “hırsızı, haksızı ilahi adalet nasıl olsa bulur”, “şükretmeyi ve var olanlara yetinmeyi bilmek lazım”… Yoksulluk artıkça dilekler ve öğütler gökyüzüne daha çok yükselmeye başlar. Çözümü gökyüzünde değil, yeryüzünde, kendimizde aramamız lazım…