Genel olarak bakıldığında toplumsal yaşamın neredeyse her alanında olumsuzlukları yaşamaya devam ediyoruz.
Bu bağlamda son örneklerden biri yedi yıl aradan sonra toplanan Milli Eğitim Şurasında “Okul öncesi öğretim programında din, ahlak ve değerler eğitimi verilmesi” önerisinin kabul edilmesi oldu.
Okul öncesi dönemdeki çocuklara “din eğitimi verilmesi” çok ciddi tehdit ve tehlikeler oluşturmasına karşın karar oy çokluğuyla kabul edildi.
Öncelikle belirtmekte yarar var, karar net bir şekilde Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesine, anayasaya, yasalara ve evrensel eğitim ilkelerine aykırılık oluşturuyor.
...
Bilimsel ve pedagojik yaklaşımdan uzak olduğu kadar “Çocuğun üstün yararı” ilkesine de tamamıyla ters bir bakış açısı getiriyor.
Bu noktada bilimin ortaya koyduğu sonuçlara bakmak gerekli.
Uzmanlara göre çocuklar 12 yaşına kadar ‘soyut’ düşünemezler.
Başka bir deyişle 12 yaşından önce verilen din eğitimi bir hak ihlalidir.
Somut düşünme evresinde çocuklar onlara anlatılan her şeyi beş duyu ile kavrar.
İlkokulda rakamları fasulye yardımı ile öğrendiğimizi anımsatmakta yarar var.
Çocuklara sunulan din eğitiminde hakim olan duygu “korku” ve “belirsizliktir”.
Soyut düşünme alışkanlığı oluşmamış küçük çocuklara cennet-cehennemi, günah ve sevabı öğretmek gerçekten de akıl alır gibi değil.
Korkuyla baskı altına alınan çocukların psikolojilerinin bozulmaması mümkün mü?
...
Çocuklar, ruhsal ve fiziksel olarak erişkin gücünde ve deneyiminde olmadığından kendilerini ‘güçsüz’ ve ‘güvensiz’ hissederler.
Dini öğretideki cehennem, cin çarpması, doğa üstü güçler gibi belirsiz korku temalı anlatımlar, oruç namaz gibi zorlayıcı beklentiler, anlayamayacakları kavramlarla zihinlerini doldurmalar çocukların korku duygusunu şiddetlendirir ve kendilerini ‘yalnız’ ve ‘güvensiz’ hissetmelerine neden olur.
Diğer yandan çocuklar dini söylemin önemli başlıklarından olan “ölümü” 10 yaşından sonra algılayabilirler.
Ölüm süreci, ölüm ile kurulacak ilişki, ölümden sonra yaşam gibi dini açıklamalarla çocukların kafası karışır ve kaygılarının artmasına neden olur.
Ayrıca ölümden sonraki yaşamda cehennemde yanmak gibi aşırı cezalarla korkutulan çocuğa istenilen davranışları kazandırmak onların ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek bir süreçtir.
...
Dindar ve kindar nesil yetiştirme projesi çerçevesinde çocuklar neredeyse doğduğu andan itibaren “dogmalarla” büyütülüyor.
Sabit fikirler çocukların kafalarına yerleştirilerek aklın, bilimin uzağında, biat kültürü içinde kalmaları amaçlanıyor.
Özetle eğitim laik, bilimsel, akılcı temelden koparılarak ‘din eksenine’ oturtulmak isteniyor.
...
Şurada alınan kararın ardından ÇYDD, ADD ve Eğitim İş tepkilerini ve kaygılarını ortaya koydu.
ÇYDD yaptığı açıklamayla büyük yanlıştan dönülmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrı yaptı.
Çağdaş değerlerin benimsendiği ve laiklik anlayışıyla yönetilen bir ülkede “Eğitimin dinselleştirilmesi konusu” hiç bir şekilde gündemde olmamalıdır.
Okul öncesi dönemde dini eğitim önerenlerin “Çocuklarımızın geleceklerini ve hayallerini karartmalarına” izin verilmemeli.