İnsanın temel açmazı sınırlı bedenle sınırsız imgelem yetisi arasında pinpon topu gibi gidip gelmek olsa gerek. Öyle ya, hayal etmek serbest yapıp edebilme sınırlı, sonuçta düşündükleri üzerine düşünebilen biricik varlığız. Okumanın da hayal gücünü artırdığı bilinir. “Bir kitap okudum hayatım değişti” cümlesi çok ünlüdür, size böyle bir şey oldu mu? Okuduğunuz bir kitap sonrası değiştiniz mi hiç? Yoksa o kitabı henüz okumadınız mı? Ben bazen okuduktan sonra içimde bir huzur, bir kıvanç, bir sevinç duyuyorum. Bir süre devam ediyor bu duygulanım, sonra normale dönüyorum. Her halde beynimiz yeni bilgilere yer açıyor, bir süre sonra unutuyoruz o anki duygularımızı ve öğrendiklerimizi. Ama bir kalıntı bırakıyor mutlaka, kendimizi böyle oluşturuyoruz zaten. Bu anlamda hayatımızı değiştiriyor okuduklarımız. “Arada bir dönüp de günlük yaşamınızda bir yabancı gözüyle kendinizi seyrettiğiniz oluyor mu? Ben bunu sık sık yaparım. Her seferinde de sonuç hiç de iç açıcı değildir” diyor yazar Adalet Ağaoğlu. Dönüp kendine bakmak, özeleştiri yapabilmek gelişimin baş koşulu, olmazsa olmazı. Ötekini anlamak ancak kendini bir kenara bırakmakla mümkün oluyor…
Ahlaksızlıkların, hırsızlıkların, yolsuzlukların ve etik sapmaların olmadığı, her şeyin normal ölçülerde biteviye sürüp gittiği bir dünyada acaba insanlar mutluluğun farkına varabilirler miydi? Mutluluk sürüp giden bir duygu değil, anlık ve süreli, yoksa tanımlayamazdık. “Çökmüş bir ekonomi, bezmiş bir halk ve milyonlarca göçmen...” Böyle tanımlamış ülkemizi “The New York Times” adlı günlük Amerikan gazetesi. İşsiz, yoksul ve sadakaya muhtaç bırakılmış, erdemsiz, terkedilmiş bir halk cehaletin karanlığında en ağır suçları işlemek için artık beklemededir. Bu tiplemenin yurdumuzda büyük bir kitleyi oluşturduğunu ve de faşizm için özellikle revaçta olduğunu biliyoruz. Bugünlere gelişin kısa tarihidir yapılan şanssız tanımlama. “İnsan onuruna yakışır bir şekilde yaşamak” yaşadım diyebilmenin ön koşulu olsa gerek. Spor yazarı Selahattin Kınalı geçmişte gazetesine istifa mektubu olarak şu fıkrayı bırakmış: “Paris genelevinin en ünlü fahişesi odasında intihar etmiş olarak bulunur. Çok sevdikleri bu insanın intiharı ile sarsılan arkadaşları, başucundaki komodinde şu notu bulurlar: Bugün arkadaşlarımın bu işi para için yaptıklarını öğrendim…”