Uygarlık tarihinde ateşin denetim altına alınması, tekerleğin bulunması, sanayi devrimlerinin devreye girmesi gibi etkenler doğal olarak insan yaşantısında büyük değişikliklere yol açmıştır. İnsanlık tarihinin akışında da belirli dönüşümlere neden olan büyük olayların başında; Nikola Kopernik’in iki bin yıldır yanlış bilinen evrenin merkezinde Dünya'nın bulunduğu, Güneş, Ay ve diğer gök cisimlerinin Dünya'nın etrafında döndüğü bir sistem olarak “dünya merkezli” kozmik anlayışının yerle bir edilmesi ve bilimin kilise karşısındaki ilk zaferini ilan etmesine neden olması gelir. Böylece güneş merkezli evren sistemi kabul edilmiş, değer yargıları değişmiş, bu durum kilisenin etkinliğinin gerilemesine neden olmuş, insanlığın ortaçağ karanlığından çıkışı muştulanmıştır. Bununla da kalınmamış, Charles Darwin diğer tüm organizmalarla aynı doğa kanunlarına ve tarihsel süreçlere tabi hayvanlar olduğumuzu ortaya koyarak son darbeyi vurmuştur. Evrim kuramı zihinlerde çözümlendiğinde yaratılma yerine tüm canlıların daha önceki bir atadan farklılaşarak evrildikleri gerçeği anlaşılmıştır. Bu iki bilimsel kavram büyük düşünsel devrimlere neden olmuş ilerlemenin anahtarına dönüşmüşlerdir…
Buzul devirlerinin sona ermesinin ardından günümüzden 11 bin yıl kadar öncesinde başlayan, yaşam biçimin değiştiği, toprağa bağlı yerleşik sisteme geçildiği, tarım devrimini içeren ve halen sürmekte olan jeolojik devrin adı “Holosen” olarak bilinir. Özellikle 18’inci yüzyılın ortasındaki endüstri devriminden itibaren başlatılabilecek “insan çağı” adı verilen yeni dünya haline de Nobel ödüllü Hollandalı kimyager Paul Crutzen’in önerisi ile artık “Holosen” değil, kimi yazarlarca “Kıyametin Jeolojik adı” olarak anılan “Antroposen” (antropo insan demek) diyoruz. Son on bin yıldır insan etkisiyle doğa ve iklim üzerindeki değişikliklerin yerkürede yıkıma neden olması bir kriz çağının başladığını çağrıştırıyor. Antroposen’e, yani insanın yapıp ettiklerine dair tartışmalar sürerken insanın bu yok edici etkilerini değiştirmeye yönelik yeni bir insan tasarımına gereksinimiz olduğu ortaya çıkıyor. Bu yaklaşıma da “Posthuman” (İnsan sonrası) adı yakıştırılıyor. Posthumanizm, hümanizmin insan merkezci temellerini eleştirerek insan kaynaklı her türlü ayırımcılığa karşı, cinsiyetçilik, ırkçılık, türcülükten sakınan bir varlık felsefesi yaratmayı önceliyor. Yaratılan ve tek kelime ile ifade edilen büyük zaman dilimlerinin hepsinin kökeninde “insanın” olması evrene vurduğumuz olumsuz damganın bir göstergesi olarak kabul etmek ve kendimizi düzeltmek zorunda olduğumuzu belirtiyor…