Ülkemizin derinliklerinde, yoğun olarak İstanbul ve yakın çevresinde çok sayıda iş insanıyla  “durum değerlendirmesi” yapıyoruz. Uzun zamdır önceden tasarladığımız açık ve gizli sorularla  işyerlerinin  lider odaklı çıkmazlarını anlamaya çabalıyoruz.
    İş yerlerini  çıkmaza sokan bireysel  eksiklerden birinin, iş yeri  liderlerinin  “ yetmezliğin itişi, ihtirasın çekişi” sonucu, ilkesiz hırslarının peşine düşmesi olduğunu gözlemledik. Liderler ağızlarından çıkan söz ile sahadaki uygulamaları arasındaki çelişkinin yarattığı büyük uçurumu göremiyor; görmek istemiyor; kulaklarını da uyarılara tıkıyorsa, “güven” aşınıyor, çözülmeler hızlanıyor.
İki ayrı kümeye dikkat etmeliyiz
    “Güven” sarsılınca, lider çevresinde değişik insan kümeleri oluşuyor: Biri, işlerin nasıl gittiğini merak etmeyen, olup bitenlerin ayırdında olmayan “iyi niyetli cahiller” grubudur. Temel algıları, “bekle, gör ve vaziyet al”  formülü üzerine kuruludur. Bu grubun kuruluş rutinlerine küçük katkıları yoktur denemez ama uzun soluklu gelişme yaratacak düşünce geliştirme, öngörme ve önlem alma, gözetim ve denetimle ilerleme konusunda katkıları sınırlıdır.
    İş liderinin  iç tutarsızlığın, özü, sözü ve davranışları arasındaki çelişkenin yarattığı  asıl tehlike çevresinde oluşan  “art niyetli ihanet  kümesinin” tutumudur. Bu kümeyi oluşturanların asıl amacı  “işlerin iyi yapılması” değildir; önemli olan “görüntüyü kurtarmaktır”. Bu ikinci kümeyi oluşturanlar işler iyi gittikçe lideri alkışlarlar, her kararını onaylarlar, eksik ve yanlış görseler bile görmezden gelerek kendi konumlarını korumaya çalışırlar.
    “Art niyetli ihanet kümesi” farkında olsa bile “sorgulama” yapmaktan kaçınır. Diyelim ki art niyetli ihanet kümesinde yer alanların kendi yararlarına olmayan bir durum var. Liderin bulunmadığı ortamda, lidere gerçeği söyleyebilecek olanları tahrik eden düşüncelerini söylerler. Birisi onlara “ Gelin bu düşündüklerinizi bir yazılı metin haline getirin, arkasında ben duracağım,” dediğinde asla böyle bir belgenin altına imza atmazlar.
    “Art niyetli ihanet kümesi”  liderin işe bakışından beslenir: Lider, yaptığı işin  bir  “sonuç yaratmasının”  izini sürme yerine, kişisel egosunun tatmini peşinde olabilir. Kişisel ego-odaklı liderlik kuruluş ve kurumların enerjisini israf eder. Birikmiş enerji,  İhtiyacı belirlenmiş, gerekli verileri oluşturulmuş,  modeli kurgulanmış, metodu sorgulanmış, uygulamaları gözetlenmiş ve denetlenmiş ciddiyet yerine “…miş” gibi yapmanın rüzgârlarında savrulur.
    Lider, “ Bindiğim at benden akıllı olmasın” anlayışının tutsağıysa, kuruluş ve kurumda  sadece  “itaat eden”, “sorgusuz alkışlayan”, “tek tip düşünceyi istikrar” sananlar öne çıkar. İş yeri liderlerinin bilgilerini  işi uzmanlarının bulunduğu ortamlar yerine, kendine bağımlı olanların bulundukları ortamlarda propoganda eğilimi  güçlenir. Ayrıca yaratılan ortam  “kerameti kendinden menkul” anlayışla kulakları sağır eden sessizliği   “kendindeki cevherin otoritesiyle” açıklayan  “sahte ortamlar  yaratır.” Bu durum art niyetli ihanet kümelerini büyütür.  Büyüme, işe ciddiyet katmak isteyenlerin  edilgen hale getirilmesi, potansiyeli olan çalışanların kesilmesi  sonucunu yaratır. Sonuçta, lider ve çevresindeki dukalığın “yankı odasının çeperlerini” hızla daralır ; zihni açılım olmayınca, sahada çeşitlenme, renklenme ve zenginlik beklemenin anlamı  kalmaz.
Neler yok olur?
    İş yerinde liderlerin kişisel yetmezliği, bir de art niyetli ihanet kümesinin desteğini arkasına alınca; işleri yürütürken;
•    İşle ilgili  “ön hazırlık   disiplini” yok olur.
•    İhtiyaçları net olarak belirlemeye gereksinim duyulmaz.
•    Veriye, enformasyona, bilgiye ve anlamaya dayalı çalışmanın gereği kalmaz.
•    Modeller kurarak deney yapma ve deneyim kazanma önemsenmez.
•    Metot geliştirerek üretkenliği artırmanın, verimi yükseltmenin önemi hatırlanmaz.
•    Geribildirimle  iş sürecindeki  sapmalar gözlenmez, izlenmez ve iyileştirilmez.
•    İşgücü profillerinin nitelik ve niceliği ciddiye alınmaz.
•    İş yerini “ölçeklendirme” konusunu kimse umursamaz.
•    “Zamanın ruhunun” nasıl oluştuğuna ilişkin kafa yorulmaz.
En sonunda  işyeri çıkmaza sürüklenir; o zaman da “bir günah keçisi” arayıp bulunur.