Ülkemiz için önemli bir seçime 4 gün kala, siyaset, seçim ve iktidar üzerine yazma, günceli izleme açısından hayatidir; ama benim gündemimde  “günlük siyaset” olmadığı için başka alanda, biraz da kişisel bir yazıyla not düşmek istiyorum.
    Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde öğrenciyken asistan olan Prof.Dr. Tuğrul Tüfekçioglu telefon etti: “ Organize Sanayi Bölgesinden geçerken, Şişecam’ın yerinde bacaları saydım; 8 bacanın Eskişehir’e ve ülkemize yaptığı katkıyı düşündüm. Çok sayıda insanın doğrudan fabrikada çalışarak iş ve aş sahibi olduğunu; onlarca kamyon sürücüsünün o tesislerden geçimini sağladığını, tesislerin doğrudan ve dolaylı Eskişehir ve ülke zenginliğine katkılarının ne kadar anlamlı olduğunu  kendime sordum.Elim telefona gitti, bu tesislerin Eskişehir’e gelişinin arka planındaki insan olduğunu bildiğim için sana  kent ve ülke insanı adına teşekkür etmek geldi içimden… Sağ ol !” dedi.
    Ne diyeceğimi şaşırdım: Zihnim, gururla  utanma arasında gidip geldi.
    Eskişehir’de Tunalı Ortaokulu’nda tam 8 yıl çıkardığım “TUNALI ÖĞRENCİ GAZETESİ” benim asıl gururumdur. Okul Müdürümüz İzzet Yolal sağ, zihni yerinde.Dileyen kendisinin tanıklığına başvurabilir.
    SAKARYA VE SONOLAY gazetelerinde yazdıklarım kimsenin görmezden gelemeyecekleri belgelerdir; hepsinin merkez düşüncesi, Eskişehir’in yaşanabilir kent olması üzerinedir. Yazılar , bize değer katan kente  borcumuzu ödemenin yol ve yöntemlerini arayış 
    Eskişehir Sanayi Odası Bülteni’ni ve kenti yaygın medyaya taşıma işlevinde yaptığım katkıyı, arşivleri inceleyenler kanıtlarıyla göreceklerdir.
    Yaygın medyanın gazete ve dergilerinde Eskişehir’in yol sorunundan içme, kullanma ve sanayi suyu sorunlarına, atık arındırma tesislerinden, hafif raylı sistem ulaşımı ihtiyacına, tarımsal gelişmesinden, metro projesini gündemde tutmanın önemine onlarca yazı kaleme  alarak katkı yapmaya çalıştım.
    Eskişehir’e önemli hizmetlerini kimsenin inkar etmediği ve edemeyeceği  Selami Vardar’ın vasiyetini yerine getirdim: Sadece yakın arkadaşlarının görüşlerini almadım; kendisine CHP içinde muhalif olanların, o dönemde muhalefet partilerinde il başkanlığı yapmış, Eskişehir Belediyesi Meclisi’nde görev almış olanların düşüncelerine de yer vererek KOCA ŞEHRİN AĞABEYİ: SELAMI VARDAR  kitabını  Tepebaşı Belediyesi  katkılarıyla  kentin hafızasına emanet ettim.
    Geçen hafta,1960’lı yılların başlarında lise öğrencisiyken okuduğum YÖN DERGİSİ’nin kendi elimle ciltlediğim nüshalarını ve  SONOLAY’ın  arşivini- Seyfi Uyanık’la birlikte- Odunpazarı Belediyesi’nin  Doğan Avcıoğlu Kütüphanesi’ne armağan ettim.
    Kadim Afrika halklarının ünlü özdeyişini iyi bilirim: “İnsanın olduğu yerde hiçbir şeye şaşma!”
    Makamı, mevkii, öğrenim düzeyi farklı insanlardan tepkiler alıyorum: Prof.Dr. Tuğrul Tüfekçioğlu gibi kadir bilenler çoğunlukta.  Arıyor, insanlara, kente ve ülkeye yapılan katkının değeri ve anlamını anımsatıyorlar… Bir de tam tersi cephede olanlar var: Kasaba kültürünün düellodan kaçan, pusu kuran, arkadan vuran, ben de olmayan başkasında da olmasın kıskançlığından beslenen; “ yetmezliğin itişi ve ihtirasın çekişi” ile yapılanları görmezden gelenler… Hatta  kapalı kapılar ardında  bahaneler üreterek, açık ortamlarda söylemeye cesaret edemeyeceklerini söyleyenler… Aziz Nesin , bu ikincilere, “ Size alçak diyeceğim, ama  alçaklığın da bir seviyesi var… Siz çukursunuz, çukur...” derdi.
    Bir kent nasıl sevilir? Bu konuyu açık ortamda, yazarak tartışmalıyız ki, sağlıklı bir kent hafızası oluşsun, gelecek nesiller daha sağlıklı bir yaşam inşa edebilsin. Eskişehir’in  geride bıraktığı  100 yılını  sorgulayan böyle bir tartışmaya katılmak isteyen varsa, ben varım… Eskişehir’in 100 yılını sorgulayalım: Yapılan iyi işleri takdir edelim, gördüğümüz eksiklikleri tamamlamanın yol ve yöntemini arayalım, yanlış bulduklarımızı muhataplarının bulundukları ortamlarda netleştirelim  ki, kentin hafızasına  küçük de olsa bir değer katmış olalım…