Pazar günü. Evim sıcak, güvenli, dışarıda uzunca süredir beklenen kar, beyaz örtü çirkinlikleri örtmüş usulca. Kedim mutlu, huzurlu kıvrılmış uyuyor, arada o güzel yeşil gözlerini açıp sevgiyle bana bakıyor.. Sabah görevlerimi yerine getirdim; arka bahçe canlarımın donmuş sularını yeniledim, mamalarını tazeledim. Ön tarafta kadrolu canlar; BALGÖZ’le BEYAZ, geceden sıkı doyuruldukları için uykularına devam etmekte. Her şey olması gerektiği gibi kısacası. 
     Arada camdan bakıyorum, insanlar telaşlı adımlarla soğuktan evlerinin sıcağına kaçıyor. Haksız da değiller, eksi derecelerde burundan çıkan nefesler donuyor adeta. Ama işte, mevsim gereği yapacak fazla da bir şey yok. Baharı bekleyeceğiz tüm canlılarla birlikte. Umutlarımızı taze tutacağız, aksi zarar verir bedenimize, davamıza.
     İnternette gezinirken bir farklı ses, rahatsızlık verici! Pencereye koşuyorum, sol taraftan, kaldırımdan geliyor ses; on kişiye yakın bir grup belediye görevlisi, ellerinde uzun saplı, madeni küreklerle kaldırımlardaki karları kürüyor. Seviniyorum, buza çekmiş kaldırımda düşmek korkusuyla yürümekte nasıl da zorluk çektiğimi anımsayıp. 
     Kulübesinden çıkmış, bahçe duvarına yaslanmış köpeğimiz Beyaz gözüme ilişiyor o anda. İniltili sesler çıkarttığını fark ediyorum, kulaklarını dikmiş, tedirginlikle kürekli çalışanların yaklaşmasını izliyor. Korkusu inanılmaz! Sesleniyorum, “korkma canım” diye, öyle tedirgin olmuş ki beni ya duymuyor ya da kalbinin atışının sesi daha yüksek..
     Kürekli grup iyice yaklaşınca yerinden fırlıyor, bahçe merdivenlerinden hızla inip pencere altına siniyor. Grubu izliyor korku dolu gözlerle, tekrar daha yüksek sesle, “korkma ben buradayım” diye sesleniyorum. Başını kaldırıp o güzel gözleriyle bana bakıyor, işte tam da o anda o sürmeli bal gözlerindeki korkuyu, hatta ıslaklığı görüyorum. Apar topar giyinip aşağıya iniyorum. 
     Temizlik görevlileri uzaklaşmış ama küreklerinin kaldırımda çıkarttığı o mekanik sesler halen duyulmakta. Beyaz’ı yanıma alıp başını okşayarak kulübesinin yanına götürdüm, suyundan içmesini sağladım. Gözlerindeki korkuya bacaklarının titremesi de eklenmişti. Uzunca süre yanında kaldım,
 güzel başını defalarca okşadım. Yatışınca kulübesine girdi. 
     Eve döndüm; Aklımda, içimde kor ateş gibi, Konya’da başına kürek darbeleri vurulup öldürülen canın görüntüleri. Ve ona bu ölümü hak gören kişinin mahkemece serbest bırakılması. İnsanlığın bir kere daha öldürülüşü…