Murat Belge öngörüleriyle uzakları görmüştü. Ülkenin öz çocuklarını birbirine kırdırma peşinde olanların hangi gelişmeleri kaşıyabileceğini çok önceden yazmıştı. Asya içlerinden gelen göçler sonuna Anadolu’yu yurt edinen insanlar inanç sistemlerindeki farklılık nedeniyle birbirine düşürülmesinde, Almanya’ da çalışanların kentlerin en gözde yerlerinde ev ve işyeri almasının yaratacağı kasaba kıskançlığına bir dizi etkenin analizini yapmıştı. Çorum’da,  Maraş’ta ve başka yerlerde yaşananlar da  Belge’nin  saptamalarını doğrulamıştı.

                Sokaklarda birbirine kurşun sıkan çocuklar toplumun aynı kesiminden gelmelerinin çelişkiyi zihnimde aydınlatamıyor; her ölüm haberi, yüreğimdeki alevin çekirdeğini büyütüyordu.

                Yüzlerce yıldır kırsalında ve kentinde birlikte yaşamış, aynı dine mensup ama mezhepleri farklı insan üzerine büyük oyunlar kurgulanmış; yer yer de çatışmalar  “tamiri imkânsız” olan ölümlerle sonuçlanmıştı.

                Toplum için aynı duyguları besleyen, bilgi eksikliği ve kulak kirliliği nedeniyle birbirini anlamayan, anlamaları da önlenen insanlarımızın ayrıştırıcı tutumları her dönemde büyük haksızlık ve adaletsizlik yaratmıştır.

Tepebaşı’nda bir öğrencinin öldürüldüğü gün Sonolay gazetesinde sabahladığımı,  bekleme sırasında bir manzum kaleme aldığımı notlarımda eriştim. İçim yanarak o günleri bir kez daha düşündüm; ortak geçmişi birlikte yaratan insanları ayrıştıran hainlerin oyununa nasıl geldiğimizi düşündüm.

                Toplumsal hafızamıza  katkısı olur düşüncesiyle, o manzum anlatımı paylaşmak istiyorum:

Dayatma bana sendeki inancı

Sende haklı bende haksız olur mu?

Farklı tarihlere farklı yere bak

İnançlar sonsuza baki kalır mı?

Atan Budist, Mani, Şaman değil mi?

Vicdanın tuttuğu yoldan emin mi?

Doğrular hep sende yanlış benim mi?

Sormadan, bilmeden inanç olur mu?

İnanç bir ihtiyaç koysan yerine

Sorarak, bilerek insen derine

Hakim isen kutsal kitap diline

Vicdanında öfken, kinin durur mu?

İnancını sen arayıp buldun mu?

Başkası anlattı sen de duydun mu?

Kulaktan gelene razı oldun mu?

Akıl menziline böyle varır mı?

Gülağa doğru ne bin kere düşün

Kulak kiriyle olmasın işin

Zihin gıdasında hileden kaçın

Yolum doğru mu?” diye sordun mu?

                Ne derseniz sevgili okuyucum?  Net bilgi sahibi olmadan birbirimize yaptıklarımız Azerbaycan’ daki soydaşlarımızın  dediği gibi, “İnsanın insana ettiğini felek bile etmez!” mi?